Kayıtlar

Aralık, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Son ve Başlangıç

Resim
  En Güzel Olana Bugün Batan Portakal; seksî Tanrıçamızın 3173. yılı, Akıbetin 73. ve son günü. Bu tatsız tuzsuz mevsimi bitirip, Tanrıçamızın da favorisi olan Kaosa girmemize saatler kaldı. Yeni düzenin kurallarının oluşacağı o ilkel çorbanın kokusu, boyutlar arasından sızarak şimdiden burnumuza gelmekte. Kuarkların yanlış spin attığı, atomların oluşmak için çabaladığı ama fizik dahi daha olmadığı için çaresizce varolmayı denedikleri, mutlak sıfırı bile olmayan o güzel ve lezzetli bulamaç. Anlamlı bir anlamsızlık, anlamsız bir anlam. Eski düzen çatırdamakta ve yeni bir başlangıç için yok olmakta. Günümüzde insanlar unutup başka sebeplere bağlasalar da, ki yakın bir zamanda tekrar hatırlayacaklarını umalım, biten yılın muhasebesini yapmak, sonuçlarını irdelemek, akıbetimizi görmek, Tanrıçamızdan bize kalan bir miras. Bunu siz de yapın ve unutmayın: Gireceğimiz şu Kaos mevsiminde, eğer isterseniz, herşey mümkün. Kendinizi yeniden yaratmak, farklı bir bakış açısı, değişik bir felsefe,

Özgür Yazılım ve Açık Kaynak - blş11

Bu iki tür yazılım türünün lisansları arasındaki fark internette hararetli tartışmaların konusudur. Her ikisinde de ana fikir yazılımın kaynak kodunun programla birlikte verilmesi ve kullanıcılara kodu değiştirme ve geliştirme olanağı sunulmasıdır. Özgür yazılım hareketinin gurusunun genellikle Richard Stallman olduğu kabul edilir. Stallman özgürlükten kastettiğinin bedava[*] ürün olmadığını, bunun 'özgürce değiştirilen', 'özgürce kullanılabilen' ve 'özgürce devredilebilen' demek olduğunu özellikle belirtir. Kaynak kod gizli olmamalı, ve bu koşullar ürünün sonraki kullanıcılarına aktarılmalıdır(Gnu 1). Başkalarının, programlarını özel mülkiyet haline getirmemesi için insanlar (programı yazanlar) telif haklarını elde tutmaya devam etmeli ve patent kullanmamalıdır(Gnu 2). Görünen şu ki ABD yasalarında varsayılan, herhangi bir şeyin kamu değil özel mülkiyet olduğudur. Model, aslen batı biliminin modelidir - açık dağıtım ve yapılanın eleştirilebilmesi. Stallman şu

İki Önemsiz Piksel - Scroogled 4

Resim
Greg sesini yeniden kazandığını hissetti. "Kimliğinizi görmek istiyorum," diye üsteledi. Adamın köpeğe benzeyen yüzü aydınlandı ve müstehzi bir kahkaha koyverdi. "Arkadaş, ben polis değilim," diye yanıtladı. "Danışmanlık yapıyorum. Beni Google tuttu - şirketim, onların Washington'daki çıkarlarını temsil ediyor - ilişkiler kurmak için. Tabii ki önce seninle konuşmadan polisi karıştırmayacaktık. Sen ailedensin. Aslında, sana bir teklifte bulunmak istiyorum." Greg kahve makinesinin yanına gidip eskimiş süzgeci attı. "Basına gideceğim," dedi. Adam tekrar düşünüyormuş gibi başını salladı. "Sen bilirsin. Yarın, sabahtan Chronicle'ın ofisine gidip herşeyi ortaya saçabilirsin. Dediklerini doğrulayacak bir kaynak bakacaklardır. Bulamayacaklar. Aramaya kalktıklarında da biz onları bulacağız. Şimdi arkadaşım, neden beni bir kez de olsa dinlemiyorsun? Ben kazan-kazan işindeyim. Bunda da çok iyiyim." Duraksadı. "Aklıma gelmişken

V. Murat'ın Torunu Kimdir?

Bougün Albay'ın cömertliği touttou. Pansoumandan kaynaklanan kafa karışıklığının eseri olsa gerek bana kitap ısmarladı (yanlış okumadınız, kitap; hatta kitab da - 'b' ile - olabilir). Kitapçı (aynı zamanda yayınevi), güzel bir jest yapmış, yanına bir de gazete (Taraf) hediye etmiş (muhtemelen hisseleri var ama bu jestin güzelliğini azaltmıyor). Gazete geçen günlerde öldürülen eski Pakistan Başbakanı Benazir Butto'yla ilgili bir haber yapmış, bounou da manşetten girmiş (yeri gelmişken Butto'nun ölümüne ve Pakistan'ın yaşadıklarına ve dahi yaşayacaklarına çok üzüldüğümü belirtmek isterim. Genelde Türkleri her zaman elinden geldiğince desteklemiş olan bu halk için insan doğal olarak daha iyi ve güzel şeyler istiyor): Orta pounto: Butto ailesinin eski dostu, ünlü Fransız romancı Kenize Mourad , suikastı Yasemin Çongar'a anlattı. Büyük pounto: Arabasında buluşacaktık. Orta pounto: V. Murad'ın torunu Kenize Mourad ile Butto mitingden sonra bulu

Retro Geleceğe Yolculuk

Resim
Belki yazının başlığına takılıp, bu iki zıt kavramı (retro ve gelecek) niye kulladığımı merak ettiniz. Evvel zaman içinde, dünya henüz iki kutupluyken, SSCB ayaktayken, bilim, spor, teknoloji, edebiyat ve aklınıza gelebilecek herşeyde rekabet bilimkurguya da sıçramıştı. Çizgiromandan, bilimsel dergilere, o devirlerdeki Amerikan odaklılığımızı düşünürsek, bizde pek tanınmasa da Doğu Bloku sanatçıları grafik ve resimde (bence) harikalar yaratmışlar ve 1930-1970 yılları arasında geleceği nasıl hayal ettiklerini çizmişler. Sizin için küçük bir seçki yaptım. Yaşı biraz geçkin olanların gülümseyerek bakacağını umuyorum.       Bazılarınızın bununla yetinmeyeceğini bildiğim için, işte bütün bu ve benzer resimleri derleyen Avi'nin adresi. Orada, perdenin öbür tarafında bir zamanlar neler çizilmiş olduğunun dışında, grafik ve fotoğraf meraklılarını ziyafete yakın şeyler bekliyor. 

Kaçış Yok - Scroogled 3

Resim
GoogleMatik harikalar yaratmıştı. Greg, sorgularının yanında çıkan reklamlara bakarak onların başka birisi için tasarlanmış olduğunu açıkça görebiliyordu: Akıllı Tasarımla[1] İlgili Gerçekler, Çevrimiçi Lisans Derecesi, Terörsüz Yarınlar, Porno Temizleyici Yazılım, Eşcinsellik Gündemi, Ucuz Toby Keith Biletleri. Maya'nın programı çalışıyordu. Google'ın yeni kişiselleştirilmiş arama programı onu başka birisi olarak bellemişti; Tanrı korkusu olan, şapka numaralarına[2] hayran bir sağcı. Greg için hava hoştu. Daha sonra adres defterine tıkladı ve isimlerin yarısının gitmiş olduğunu gördü. Gmail'deki gelen kutusu karınca sürüsünün istilasına uğramış gibi boşalmıştı.[3] Orkut profili, normalleşmişti. Takvimi, aile fotoğrafları, sık kullanılanları, hepsi boştu. Şu ana dek, kendisiyle ilgili ne kadar çok şeyin internete iltica edip oradan da Google'ın sunucu çiftliklerine[4] gitmiş olduğunun ayırdına varmamıştı - çevrimiçi kişiliğinin tamamı. Maya güzel bir cila çekmişti;

Hediye Ekonomisi - blş10

Eğer, Hume'un ima ettiği gibi mülk ve mülkiyetin tanımı keyfiyse ve toplumdan topluma değişebiliyorsa, hizmet karşılığı ödeme ekonomisi ve hediye ekonomisi gibi farklı ekonomileri incelemekte yarar var - özellikle de internet kullanıcılarının davranışlarının sık sık bu tarz ekonomilerle karşılaştırıldığını düşünürsek (Barbrook, 1998, 1999; Raymond, 1999). Bu tür ekonomilerde insanlar, diğerlerine hediyeler verir, bu da bir dereceye kadar karşıdakilere aynı şekilde hediye verme ya da takdir etme zorunluluğu yaratır. Bu bir tür statüye dönüşmesine rağmen, sabit bir mülkiyet hakkı ya da birikim oluşturmaz. Statü devamlı el değiştirmeli veya yeniden kazanılmalıdır. Dengesizdir. Kapitalizm hizmet karşılığı ödeme ekonomilerini genellikle yok eder çünkü kârın tanıdıklara veya başkalarına devredilmesi sermaye birikimini engeller. Barbrook gibi yazarların görüşlerinin aksine, hizmet karşılığı ödeme ekonomilerinin uyumlu veya kendi kendine yeter olmadığı özellikle vurgulanmaya muhtaçtır.[1

Yılbaşı Hediyesi Seçemiyorsanız

Seloteyp, karton parçaları vb şeylerden siz de bir elçantası yapabilirsiniz. Müzik biraz ürkütücü olsa da (benim için), özellikle çantanın üzerindeki şekil ve yazıları yapışı çok hoşuma gitti. İnsanların yüksek makam sahiplerince istenmeyen yerlere erişmesinin engellenmesi modasına uyulan yerlerdeki arkadaşlar alternatif yöntemlerle izlemeyi deneyebilir. Video shaebay5 'ten.

Erisgil Matematik

Resim
Bir gün elbet siz de doğru yolu bulup Tanrıça'nın gökkuşağında yıkanacaksınız. Ama o güne dek mutlu bir Noel geçirmeniz ancak yandaki formülü anlamanıza bağlı. Neyse, anlamasanız da mutluluk, sevgi ve sağlık sizinle olsun. -- Episkopos Süpergöz, KSC Dördüncü Göz Kabalı

Maya - Scroogled 2

Resim
Maya Google'da çalışmaya Greg'den iki yıl sonra başlamıştı. Parasını alıp çıktıktan sonra onu Meksika'ya gitmeye ikna eden oydu: Herhangi bir yederde, demişti, var olduğunu yeniden hissetmeye başlayabilirsin. Maya'nın iki tane ipiri çikolata renkli labradoru ve, saat sabahın altısında Dolores Park'ta ağzından salyalar akan köpeklerce sürüklenmek dışında herşeye katlanabilen Laurie adında sabır taşı gibi bir kız arkadaşı vardı. Greg ona doğru koşarken Maya Mace'e uzandı, tasmasını ayağının altına sıkıştırdıktan sonra kollarını açarak, "Herşeyin bu mu? Harika görünüyorsun!" dedi. Onu kucaklarken, bütün gece Google'landıktan sonra iyi kokmayabileceği bir anda aklına geldi. "Maya, Google ve DHS[1] hakkında ne biliyorsun?" Soruyu sorar sormaz Maya gerildi. Köpeklerden biri de ağlamaya başladı. Maya çevreyi kolaçan edip başıyla tenis kortunu işaret etti. "Orada, elektrik direğinin tepesinde. Yerel kablosuz erişim noktalarımızdan b

Yanlış Bilginin Olası Sonuçları - blş09

Eğer yanlış bilgiyi dayatanların etkisi, gerçeği kucaklamaya yönelenlerden daha fazlaysa toplumun kendi kendisini aldatmasının veya gerçekdışı bilginin ağırlığıyla çökeceğini varsaymamak için bir neden yoktur. Sovyetler Birliği buna örnek olarak gösterilebilir. Bu tür gerçekdışı bilgilerin saçılmasının suçu büyük şirketlerin medyada artan gücüne, medya sahiplerinin azalan sayısına, ticaret siyaset ilişkisine, gazetecilerin giderek azalan iş güvencelerine, üst mevkilere kötü haber iletme korkusuna atılabilir.[8] Ya da sağ görüşlüyseniz, liberal entellerin medyadaki bütün etkili ve güçlü makamları işgal ettiğine.[9] Bu faktörlerin hepsi medya çalışanlarının geçici yapılanmasının parçası olabilir, ama yukarıda anlatılan, yanlış bilgiyle ticarete ve özellikle mutlak kesinlik ifadelerine yönelik artan baskının sonucu olması daha olasıdır. İnsanlar kendi siyasal görüşlerinden farklı olan kitapları ender okuyor ve kendi mutlak gerçeklikleriyle kalmayı tercih ediyor. Yayınların neredeyse a

Bilgi Ekonomisinde Gerçeklik - blş08

Resim
Veri kirliliği ya da aşırı bilgi yükü (Shenk, 1977) gerçeği etkiler. Peter Varian ve Hal Lyman, yalnızca 2002'de beş eksabayt bilgi yaratıldığını tahmin ediyorlar. Bu, Kongre Kütüphanesi basılı koleksiyonlarının yaklaşık beşyüzbin katı demek (Lyman ve Varian, 2003). Var olan iş yüklerine ek olarak, bilişim işçilerinin ilgilenmeleri ve süzmeleri gereken e-posta miktarının bile stresi artırdığı biliniyor (AAP, 2003:5; Wright, 2003:6). Bu kalabalık arasında ilişkili bilgiyi bulmak muhtemelen olanaksız - ilişkili bilgiyi seçip çıkarabilmek çok zor. Halihazırdaki önyargılar içeri sızar. Arama motorlarının, sponsor kuruluşları göstermemeye, kritik kuruluşları gizlemeye ayarlanmaları durumunda bile uzmanlık konusu, farkedilme ve seçilme olguları sorun olmaya devam eder. Büyük kuruluşlar markalarını kontrol etme eğilimindeyken, yalnız bir yazar, düşünceleri ne kadar hatasız olursa olsun, görüşlerinin farkedilmesi ve küçük bir grubun ötesine aktarılabilmesi için çok daha fazla çalışmak zoru

Tekno Antikalar Diyarı

Resim
Önce bir soru: Aşağıdaki şey nedir?   Rönesans: zanaatkarların altın çağı. Seri üretimin olmadığı, usta-çırak ilişkisinin, ekonominin çarklarını döndürdüğü zamanlar. Özenerek yapılan, en küçük ayrıntısına kadar düşünülmüş, yer yer gizli mesajların saklandığı yapıtların birbiri peşi sıra üretildiği yıllar. Bugün yalnızca antikacılarda, o da çok yüksek bedeller ödeyerek bulabileceğimiz eserler. Sanatın, resmin, heykelin, hatta bilimin revaçta olduğu ve heyecan uyandırdığı günler. Ve bu topraklara cılız bir rüzgarla pek az ulaşabilmiş o koku; ne yazık! Her şeyin tekleştiği - tekdüze insan, tek boy sakal, tek tip türban, tek renk çarşaf, tek parti, tek şu, tek tek - bu ortamda, insan vücudunun ayıp değil, estetik bir güzellik kabul edildiği o eski günleri bize duyumsatanlardan biri Richard R. Nagy. Kendi deyimiyle bir rönesans manyağı, tekno-fetişist. Günümüzün araç gereçlerini, bilgisayardan arabalara, mücevherden kostüme, rönesans ruhuyla yeniden tasarlıyor. Ve o ilk resimde görd

Scroogled [1] - 1. Bölüm

Resim
E-postanız, videolarınız, takviminiz, aramalarınız Google'ın kontrolü altında. Peki ya hayatınız da onun kontrolünde olsaydı? Cory Doctorow'dan[2] kısa bir öykü "Bana en saygın adamca yazılmış altı satır verin, içinde onu asmak için gereken mazereti bulurum." -- Kardinal Richelieu[3] "Hakkınızda yeterince şey bilmiyoruz." -- Google CEO'su Eric Schmidt Greg San Francisco Uluslararası Havalimanına akşam 8'de indi, ama gümrük kontrolündeki kuyruğun başına ulaştığında vakit geceyarısını geçmişti. Fındık gibi kahverengi, traşsız, ve Cabo sahillerinde geçen bir aydan sonra (haftada üç gün tüplü dalış, kalan zamandaysa üniversiteli Fransız kızları baştan çıkartarak) eklemleri uyuşmuş olarak birinci mevkiden çıkmıştı. Kentten bir ay önce ayrıldığında düşük omuzlu, saklı göbekli bir kalıntıydı. Şimdiyse, kabin hosteslerinin hayranlık dolu bakışlarını üstüne çeken bronz bir tanrı. Gümrük kuyruğunda geçen dört saat onu, tanrılıktan tekrar insan haline

Devlet Memurlarına Şifreleme Dersi

Hükümette, Diyanet İşleri'nde, İSKİ'de, belediyelerde ya da aklınıza gelen her yerdeki büyük devlet görevlilerimizi MSN'de doyasıya eleştirmek isteyen (hakaret etmeden tabii; hakaret ayrı, eleştiri ayrı) devlet memurlarına duyurudur: Yanınıza az buçuk ingilizce bilen birisini alın (benim vaktim yok, çeviremeyeceğim). Üstelik programımın gerisindeyim . Şu adrese gidin: cypherpunks.ca Yazılanları okuyun, ve gereken programları indirip sitedeki talimatlara göre kurun. Artık anında mesajlaşma veya sohbet, chat, çet veya her-ne-diyorsanız-o 'nu yakalanma tehlikesi asgariye inmiş olarak yapabilirsiniz. Lütfen devlet büyüklerini eleştirirken devlet bilgisayarlarını kullanmayın (içinde hangi programların yüklü olduğunu bilemem ve sanırım bu suç bile olabilir; avukatınıza danışın). Memura hizmet vatana hizmettir.

MSN'de Başbakan'ı Eleştirmek İçin Acele Etmeyin

MSN’de Başbakan’ı eleştiren 15 polis, casus programına "suçüstü" yakalandı ve haklarında Başbakan’a hakaret suçlamasıyla soruşturma açıldı. NTV anahaber de casus programını hukuki açıdan tartışmış. Mış. Ve çok kızgınım. Hayır, polislerimizin özel yaşamlarının hiçe sayılarak, konuşmalarının kaydedilmesine, ya da bu konuşmaları MSN veya Facebook veya başka bir yerde "aptalca" yapmalarına, ya da bu yüzden tutuklanmalarına kızgın değilim; sonuçta parayla değil, sırayla. Tanrıça'nın kozalaksı bezime fısıldaması sayesinde olacakları önceden görmüştüm ve bir aydır canımı dişime takarak Digital Imprimatur'da Anonimliğin sonu kısmına daha yeni geldim ve Dönüşüm 'de anonimlik ve sansür konularıyla ilgili yazı dizisine başlayacağımı söyledim, ve +Arayanlar ve akabinde Aramak Ormanda Tek Bir Ağacı yazısında aynen şunları yazdım: Bu dizinin bazı bölümleri, en azından referans olarak, Digital Imprimatur, Bilişim Ekonomisi ve henüz başlamamış olan Kimliksizli

Aramak Ormanda Tek Bir Ağacı

Neyi arıyoruz ve niye arıyoruz sorusuna yanıt vermeyip aramadığımız takdirde bize nelerin gelebileceğinin örnekleriyle yetinmiştik. Gerçeği arıyoruz; çünkü yalnızca gerçek bilgiyle gerek kişisel, gerekse toplumsal sorunlarımızı çözebiliriz. Aramak sözcüğü doğal olarak bir şeylerin gizlenmiş olduğunu ima ediyor. Gerçek, bu değil. Çağımızda, bilişim çağında, yurttaşların demokrasisinden büyük şirketlerin demokrasisine doğru tatlı tatlı kaydığımız bu günlerde gerçek gizlenmiyor. Örtülüyor, sis perdesinin arkasına konuyor, vs. Gelişmiş toplumların bireyleri bilginin gizlenmesine ters bir tepki verebildiğinden, herşey aleni, ortada, bakan ve arayanlar için tabii. Hatta yeni Ortadoğu haritaları bile apaçık tartışılıyor, görüş alışverişi yapılıyor. Gerçeğin bir özelliği var: soğuk, kayıtsız, duygusuz. Matrix filminde Morpheus'un Nero'ya dediği gibi "Herkes gerçekle başa çıkamıyor." Birey olarak değil de karınca kolonisinin işlevsel bir parçası olarak yetiştirilen bizim

Dardayım, Hazırım, Bekliyorum

Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’deki imajını düzeltmek için eğitim, sanat ve spor faaliyetlerine ayırdığı bütçeyi 500 bin dolardan 1,5 milyon dolara çıkarma kararı aldı. Haziran ayında araştırma kuruluşu PEW tarafından yapılan ankette Türkiye’deki Amerikan karşıtlığının oranı yüzde 91 olarak belirlenmişti. Proje çerçevesinde ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinin "kamu diplomasisi" bütçesine bir milyon dolarlık ek bütçe verildi. Ben hazırım. Param da azaldı. Cüzi bir ücret karşılığı her gün şu meyanda bir şeyler yazabilirim: ABD'nin Türk askerinin başına çuval geçirmesi tamamiyle bir yanlış anlamadır. Olay bir "Halloween" şakasından ibarettir. Bu eski pagan geleneğine uygun olarak, Cadılar Bayramı'nda maske takıp, "şaka mı, şeker mi?" (serbest kültürel çeviri; ing. trick or treat ) diye sormaktan doğal ne olabilirdi ki? Saddam'ın devrilip, Irak halkına demokrasi ve özgürlük getirilme sürecinde Tanrıça'nın rahmetine kavuşan Iraklıların

Haiku #8: Günaha Davet

Resim
Dün yutkunurdu Salkıverirken, olgun; Ne de güzelmiş!

Sığırcık ve Trabzon Hurması

Resim
  Son sığırcıklar, son (eski adıyla) Çengelköy hurmalarını yerken... Önümüzdeki kış görebilir miyiz dersiniz? Fotoğraf için Albay'a teşekkürler

Basın Özgürlüğü Konusunda Kalem Oynatmak Kolay Değildir

BBC Radyo sunucusu Robin Lustig'in Ortadoğu'da Yeni Medya başlıklı kısa yazısını zeytin gözlerimi yuvarlayarak, badem bıyıklarımı titreterek okudum. Kısa alıntılar yapıyorum: ...Sansürün resmen uygulandığı ülkelerdeyse, sorunlar daha büyüktür. Özellikle de, "hükümetin saygınlığına gölge düşürmek" ya da "devlet büyüklerini küçük düşürmek" gibi suçların bulunduğu ülkelerde. ...Hükümetler genelde, belli başlı gazete, televizyon ve radyoları kontrolleri altında tutmak isterler. Özel medya kuruluşları ise -tabii eğer izin veriliyorsa- muhalefet partileri ya da diğer siyasi hareketler ile bağlantıları olan işadamlarının sahipliğinde. ...Ancak internetin yaygınlaşması, bu yapıda ciddi bir değişikliğe neden olmuş görünüyor. Artık herkes, yaygın adı "blog" olan internet günceleri sayesinde, fikirlerini istediği gibi ortaya koyabiliyor. ...Örneğin Mısır'daki blogcular bu konuda büyük bir zafere imza attı. Polisin gözaltındakilere işkence yap

Yaşam Tarzını Sevdim - Modern Oğlanlar, Seyyar Kızlar (2)

Bunlar başka bir Asya ülkesinde olsaydı, sonucun aynı olacağından kuşkuluyum. Japon kültürü kodlanmıştır ve en yakın eşdeğerini olağanüstü garip bir biçimde sanırım İngiliz kültüründe bulur. Japonların çeşitli Anglofiliye maruz kalmalarının ve de tersinin tabii, sebebi budur. Burberry'nin ekose kumaşlarının, Paul Smith mağalarının ve çoğu benzerinin Japonlarca niye bir totem gibi görüldüğünü bize açıklar. İki ulus da işaret ve simgeler söz konusu olduğunda fraktal bir tutarlılık gösterir, ta tarihlerinin dokusuna dek. Ve Tokyo, (Peter Ackroyd'un terimini ödünç alırsak) en az Londra kadar yankı verir[1]. Tokyo'yu gözlemlemek için en uygun şehrin daima Londra olduğunu düşünmüşümdür, belki de bunun sebebi Japon olana duyulan İngiliz hayranlığının en eğlendiricisi olmasıdır. Burada uzun zamandan beri süregelen bir "Oryantallik" veya "faux-Oriental"[2] geleneği var, ve doğrusunu isterseniz, asıl olanda hiç bir zaman yakalayamayacağınız bir çeviri niteliği s

Haiku #7: Günaydın

Resim
Süzülüp düştü Yeşilin ortasına. Güneş; birazdan... Puppychick - Bir ikisi hala yetim

Bir Başlangıç, +Arayanlar[1] İçin

İnternet: haritası çıkarılmamış bir kıta ve dipsiz bir kuyu. Bu yazının yazıldığı tam şu anda, ağda 15 milyara yakın dizinlenmiş sayfa vardı[2] ve bu sayı geometrik olarak artıyor. Bu rakamın da düşük bir tahmin olduğunu unutmayın. En azından bugün için en iyi arama motoru olan Google bile ağın belki de en iyi ihtimalle üçte birini tarayabiliyor. Dolayısıyla şu anda 50 milyarın üzerinde sayfa olduğunu söylemek abartılı olmaz. Böyle başlıyordu Fravia'nın 2000 tarihli giriş bölümü. Aynı yazının 1997 tarihli sürümünde, biraz naifçe de olsa (ki muhtemelen O da aynı görüşte ve bu yüzden değiştirmiş fakat arşivleme amacıyla veya nostaljik nedenlerle hala tutuyor), şunları demiş: Geldiğini görebiliyorum... Bir kaç yıl içinde en önemli işlerden birisi ağda arama yapmak olacak (aslında haksız sayılmaz; bu bir bakıma doğru). Bir çok yeni dal oluşacak: ağ-araştırmacıları, ağ-takipçileri, ağ-arayanları, vb. Zen ve "hissetmekle"[3] beraber geniş küresel bilgi sahibi olmak gereke

Kayan Kumlar

Geçen gün eski, hatta bayağı eski bir dostumdan mektup aldım. Şu ülkeden, bu ülkeden demek isterdim ama inanın ben de bilmiyorum. Bizim anladığımız internette isimler yoktu, yalnızca lakaplar (ing. nick) vardı. Yalnız anadili ingilizce olan ülkelerden diye bir tahminde bulunabilirim, fakat o bile tahminden öteye geçmez. Zaten o zamanlar gerçek isminiz tıpkı milliyetiniz, ırkınız, cinsiyetiniz, inancınız gibi çok da önemli değildi. Önemli olan yaptıklarınız, söyledikleriniz, felsefi duruşunuz ve olaylara karşı tavrınızdı. Bunlarla önemsenir, bunlarla kaale alınmazdınız. Herneyse sözü çok da fazla uzatmadan, kendisi buradaki Principia Discordia yazılarını görmüş ve sitenin - hakkında kısmını okuyanların bileceği gibi - varolan yapısı gereği (bu konuya birazdan değineceğim) zamanla gömüleceğini ve tesadüfen bulunmadığı takdirde yeni gelen ziyaretçiler tarafından farkedilmeyeceğini ve bunun üzücü olduğunu söyledi. Bildiğim kadarıyla burası Discordia hakkında bulacağınız tek Türkçe ka