Kayıtlar

Ocak, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İhbardır Gereği Yapıla

Süper özgürlükçü bağımsız medyamızdan öğrendiğimize göre Youtube'a erişim yine yasaklanmış . Haberle ilgili yorumları okuyunca ben de bir şeyler yazma ihtiyacını hissettim: Mahkemeye kızmanın veya mahkemeleri suçlamanın bir anlamı yok çünkü yasayı uyguluyorlar. Kızacaksanız yasayı çıkaranlara kızın. Hoşa gitmeyen ve eleştiri sınırlarını aşıp düpedüz küfür ve hakaret içeren haber, ileti, video, vb şeyler yollayan cücelerle nasıl mücadele edilmesi gerektiği hakkındaki fikirlerimse basit: olmadığını varsayın. Gelelim bu yazının yazılmasına sebep olan yoruma, aynen şöyle: ...yıllarca (sözüm ona) modernliği temsil ettiklerini söyleyen kemalistlerin maskeleri bir bir düşüyo neymiş efendim din devleti olucakmışızda hayatımızda baskılar olucak mış sanki şimdi olmuyor ben artık kemalizm ve laisizmin ömrünün tükendiğini ve yerine daha gelişmiş ve daha özgürlükçü bir sistemin gelmesi gerektiğini düşünüyorum (anti kemalizm ve laikçi jakobenler). -- Mehmet, Uşak İfade özgürlüğü Dördünc

Dikkatini Verememek

Günlük hayatımız çok karışık. Trafik bir yandan, telefon öbür yandan, sola bak, sağa bak, yola bak, çukura girme, suya basma, saçını yaptır, giysini ütüle, kalbini kırma, nazik ol, şu ol, bu ol derken bir süre sonra dikkatimizi toplayamamaya başlıyoruz. Ne kadar iyi dinler gibi yapsak da, ne kadar yoğunlaşmak için çaba sarfetsek de, aslında "yapar gibi" yapıyoruz. Dikkatinizi çekerim: dikkat eksikliğinden bahsetmiyorum; konumuz dikkatini verememek. Çok dikkatli olmamıza rağmen dikkatimizi veremiyoruz. Psikologların buna bir isim vermiş olması çok muhtemel, ama ben bilmiyorum. Modern yaşamda karşılaştığımız kazaların, yanlışlıkların büyük bir çoğunluğunun sebebibinin bu olduğunu düşünüyorum. Biz, ne kadar iyi niyetle dikkat etsek de, yaşamın kakafonisi, temposu, sisi ve kirliliği, hata yapmamıza yol açıyor. Tıpkı bu videoda olduğu gibi. Hoşgörülü olalım.

Çene Altı Üstü Üzerine Aforizmik Sayıklamalar

Resim
Çene vücudumuzun ilginç bir bölgesi, altı da üstü de bir değil. Çenenin üstü sabit, yalnızca alt kısmını hareket ettirebiliyoruz. Tabii bu da çene altının önemini bir kat daha artırıyor, çünkü çenenin altı nereye giderse, üstü de onu izliyor. Bu örtülemez gerçek, nemli geçen bir kışın ardından dağları örtüp eriyememiş nur rengi karlar kadar belirgin. Çene, ayrıca önemli bir geçiş noktası: beyne giden bütün damarlar çeneden geçiyor. Çene bu jeostratejik önemi yüzünden çıkar çatışmalarının sert yaşandığı bir kavşak. Çenenin açıkta kalacağı mı, kapatılacağı mı ciddi tartışmalara yol açıyor. Ortaçağ İngiltere'sinde Magna Carta'nın imzalanmasını geciktiren en önemli konunun çene altı üstü uzlaşmazlığı olduğu söylenegelir. Yaklaşık bin yıldır ağızdan ağıza, çeneden çeneye aktarılan bu söylencenin yanlış olduğunu, çenesi güçlü kişiler, bilim insanları, tarihçiler, filozoflar ve üfürükçü Ayşe Teyze bile kanıtlayamamıştır. Modacılar da çene tutkunu. Değişik esvap, giysi, başlık, şap

Uçurtmanın Evrimi - uç02

Resim
Tahtadan uçurtmanın ortaya çıkışı savaş zamanında olmuştur ve savaş aracı olarak kullanılmıştır.[2] Eski zamanlarda, iletişim ve gözlem amaçlı askeri rolünün yanısıra, barut yüklenerek saldırı silahı olarak da iş görmüştür. Tang Hanedanı'nın kurulmasından sonra (618-906), sınıf çatışmalarını törpülemek, toplumsal düzeni korumak, sıradan insanların üzerindeki yükü hafifletmek ve ekonomiyi ve üretimi geliştirmek için bir dizi önlemler alınır, ve toplum hızla bir barış ve refah dönemine girer. Toplumsal istikrarın ve ekonominin gelişimi çeşitli festivallerin ortaya çıkmasını da beraberinde getirir, bu da bir çok kültürel ve yaratıcı etkinliği. Ve bir silah olan uçurtma bir anda eğlence aracına dönüşür. Sıradan insanlarda hemen bir alışkanlık olmamışsa da, güneşli ve açık günlerde uçurtma uçurmak kraliyet ailesinin bir geleneği oluverir. Xhao Xin tarafından derlenen "Fenerler ve Uçurtmalar" adlı kitapta, Tang ailesinin haremağalarının temalı fenerler eşliğinde uçurtma uçurd

Uçurtmanın Tarihi - uç01

Resim
Uçurtma Çin kökenli. Üç yıl uğraşıp tahtadan bir şahin yaptıktan sonra, onu bir gün de olsa (günün sonunda kırılmış) uçurmayı başaran ilk kişi 2000 küsur yıl önce yaşamış Çinli filozof Mo Zi (M.Ö. 478-392). İşte Mo Zi'nin uçan bir şahinden esinlenip yaptığı bu tahta şahin, Çin'in olduğu gibi, dünyanın da ilk uçurtması. Mo Zi, uçurtma yapma tekniğini öğrencisi Gongshu Ban'a (ayrıca Lu Ban olarak da bilinir) aktarır ve klasik Mo Zi'nin "Lu Devri Hakkında" isimli bölümünden öğrendiğimiz kadarıyla Lu Ban, ustasının rehberliğinin ışığında bambu tahtalarını incelterek çıta haline getirir, cilalar, ve onları ateşte ısıtarak saksağan şeklini verir. Bu tahtadan saksağan üç gün başarıyla uçar. Olay, "Büyük Belgeler" kitabına "Gongshu Ban bir zamanlar tahta bir şahinle Song Devrinin hisarlarını gözetledi" diye kaydedilir. Milattan önce beşinci yüzyılda Yunanistan'da da bir uçurtma yapıldığı söylense de, sanat sonraları yitip gitmiştir. Uçurtma

Uçurtma - uç00

İşte yitip giden bir şey daha; en azından yerkürenin bu bölgesinde. Çocukluğumun vazgeçilmez eğlencelerinden biriydi uçurtma uçurmak. Sahil, evimizin 1 km ilerisinde, geniş bir araziye sahip bağ ise hemen arkasındaydı. İlkbaharın iki değişmez simgesinden biriydi uçurtma (diğeri Hıdrellez). Bugünün çocukları uçurtmadan niye habersiz anlamıyorum. Uçurtma yalnız bir oyun ya da eğlence aracı değil, aynı zamanda kültürün en önemli göstergelerinden biri. Dünya uluslarına bakın, uçurtmadan habersiz olanların pek bir yerlere gelemediğini göreceksiniz. Bir toplumun ne kadar ileri olduğunu anlamak için elektrik tüketimini, kişi başına düşen cep telefonu sayısını, kaç cami olduğunu falan boş verin. Uçurtmadan bihaberlerse, ne dünyada ne de cennette bir baltaya sap olamayacaklardır. Uçurtma uç01 - uç02 - uç03 - uç04 - uç05 - uç06 - uç07 - uç08

İnternet Mucize Yaratmayacak - blş15

İletişim her zaman muğlak, farklı yorumlanmaya açık, mesajın hangi bağlamda verildiğine bağlı olarak çözümlenmekte, ve bağlam, katılımcıların kim olduğunu bilmeyi de içeriyor. Çemrimiçi olunduğunda, kimliği tanımlayan tek işaret yaygın klişeler veya genellemelerse, ve bunların istisnaları algılanamamışsa, o zaman bu işaretler tatışmayla olan ilgisinin yakınlığına bakılmaksızın çevrimdışıyla karşılaştırıldığında çok daha fazla güç kazanabilirler. Fiilen, sınıf, toplumsal konum, ırk, cinsiyet ve siyasi ideolojiyi belirten işaretler, biraz farklı şekilde de olsa tıpkı eğitim, kişisel biçem ve kişinin katılıma ayırabileceği boş zaman gibi, yoruma bağlam sağlamanın yolları olurlar. Çemvirmiçi kişilerin ırk, etnik köken veya cinsiyetlarini nasıl sundukları konusunun kaypak olduğu söylenebilirse de, aynı şey bu kavramların kendisi için geçerli değildir. Hatta bu işaretlerin etkisinin reddi onların etkisini daha bile artırabilir. Üstüne üstlük, toplumsal erkin temeli hala oradadır, ve güçlül

İnternet Siyaseti Demokratikleştirebilir mi? - blş14

İnternetin sık sık siyaseti dönüştürebilme potansiyeli olduğu düşünülmüştür. Yine internet, genellikle anarşi olarak algılanmıştır. Ama her insan topluluğu iletişimsel muğlaklığı gidermek amacıyla düzen ve geleneği arayacağından, her anarşi çatışma, retorik ve eylemle evrilen potansiyel bir düzendir. Bu bağlamda, çevrimiçi toplulukların dışarıdaki yaşam kavgalarına müdahalesi olmadığı için, internet toplumlarının büyük oranda daimi bir külfeti yoktur.[1] Bu, genelde savunulduğunun aksine dışarıdaki siyasete yansımayabilir - coğrafi konum ve yaşam kavgasının işin içine girmesi herşeyi ciddi anlamda değiştirebilir. Safi metnin (veya saf zihnin) yüzü olmayan dünyasında, bir savın, onu ileri sürenin toplumsal özelliklerine bakılmaksızın (ırk, cinsiyet, görünüm, vb), yalnızca kendi değerleriyle ayakta kalacağı ya da yıkılacağı sık ileri sürülmüştür. Benzer biçimde, çok kişi totaliter devletlerin internetin gelişiyle ayakta duramayacağını, çünkü bilginin özgürleşeceğini ve sansürün (gerçeğ

Schoenfeld ve Tabloları

Resim
"Schoenfeld fotoğraf değil de sanki resim çekiyor." Türkçeye çevrilince anlamını biraz yitiren bir cümle bu,[1] ama böyle tanıtıyor Herald Tribune ve New York Times bize fotoğrafçı Wayne Schoenfeld 'i; "Kılı kırk yararak hazırlanmış imgeleri sanki birer klasik tablo gibi." Schoenfeld en çok küresel yardım projelerine yaptığı işler ve tablo gibi çektiği toplumsal fotoğraflarıyla tanınıyor ve eserleri Seul Çağdaş Sanatlar Ulusal Müzesi, Cirque du Soleil ve Santa Barbara Sanat Komisyonu'nun daimi parçası.   Cehennem   Kız kardeşler Mardin   Özgürlük Hanım   Ateş - Yaşam Sirki   Cirque du Soleil   Schoenfeld'in sitesinde tüm koleksiyonu bulabileceğiniz gibi, çekimlerin gerisinde neler yaşandığını gösteren videolar kaçırılmaması gerekenler arasında. [1] Taking a picture/photograph arasındaki fark Türkçede daha az.

Michael Tolliver Yaşıyor; Maupin'den Sürpriz

Resim
Ünlü (en azından benim için) Amerikalı yazar Armistead Maupin'i Kent Masalları isimli kitabından hatırlayacaksınız. Kitap hakkında ben de bir iki satır yazmıştım. Maupin'in Kent Masalları, San Francisco Chronicle için 1970'lerin ortalarında yazdığı köşe yazılarından doğdu ve, sonraki yıllarda azımsanmayacak bir hayran kitlesi edindi. Hem bu okuyucular, hem de Maupin'le yeni tanışacaklar için "Michael Tolliver Yaşıyor" hoş bir edebiyat gezisi olacak. Eleştirmenler kaçınılmaz olarak eseri Helen Fielding'in Bridget Jones kitaplarıyla karşılaştıracaklarsa da, Maupin bence çok daha iyi. 28 Barbary Lane sakinlerini 1989'da bıraktığımızda, Michael "Fare" Tolliver aids yüzünden muhtemel ölümünü bekliyordu. Şimdiyse gelişmiş ilaç kokteylleri, düzenli testosteron iğneleri ve Viagra hapları sayesinde "Fare", yaratıcı cinsel yaşantısına kendisinden 28 yıl daha genç erkek arkadaşıyla dönmüş gibi. Barbary Lane sakinleri de öyle. Michael'

Meteoroloğun Yağmur Duası

Resim
Tanrım, atmosferimizin yaratıcısı, Biz Kuzeybatı insanlarına merhamet et, çünkü yazın kuraklığından çok korkuyoruz. Aleut Adalarındaki alçak basıncı zayıflat ki yağmur fırtınaları Kuzeybatı Pasifiğe dönebilsin. Neme gerek yok ve balıkçılarımıza da sakin denizler lazım. Okyanusların derin soğuk sularının kıyılarımızın kenarında yukarı çıkmasına izin ver ve denizlerin üstündeki stratus bulutlarını kıyılarımıza sürükleyecek kuvvetli rüzgarlar ihsan et. Böylece sürekli yağmurla ıslanalım. Pasifikte, ekvator ılık sularının batıya, Endonezya'ya doğru ilerlemesine müsaade et ki Peru açıklarındaki okyanus suları soğusun ve La Nina'yı çağırsın. Böylece onun getireceği kasvetli yağmurlarda yıkanalım ve dağlarımız karlarla örtülsün. Güneybatıya esen rüzgarlarını Olimpik Dağları civarına yolla. Yolla ki Everet'te birleşip ısıyayımına neden olsunlar ve Puget Isıyayımı Bölgesine güçlü sağanaklar getirsinler. Ve son olarak, güzel Tanrım, SUV ve benzeri diğer araçlardan kullanı

Haysiyet Gurur Gibi Modası Geçmiş Kavramlar

Resim
Sevdiğim bir arkadaşım var. Ne zaman ters bir şey görse, yamuk bir masa, oynayan iskemle, soğuk gelen bir çay, "Bu rezillik Tanzanya'da bile olmaz!" der. Neden Tanzanya'yı kafasına takmış bilmiyorum çünkü tanıdığım, bildiğim Tanzanyalıların hepsi de haysiyetli, gururlu insanlardı. Tanzanyalı arkadaşım anlatmıştı. Beş yıl kadar önce hükümetleri HBE'ye (bizdeki YÖK'ün eşdeğeri olan kurum) bir başkan atamış. Başkanın adını söylemişti fakat unuttum. Zaten çok da önemli değil. Adam görevinin başına geçmiş, makam arabası, şoför, cep telefonu, maaşa zam, vb. Tanzanya için harika olanaklar. Karısı mutlu, çocuklar mutlu. İlk defa hayatlarında günde üç öğün yemeği layıkıyla yemeye başlamışlar. Artık hafta sonları ava çıkmasına da gerek kalmamış. Gel zaman, git zaman, Tanzanya Maliye Bakanı bir basın konferansı yapacak. Masalar kuruluyor, mikrofonlar ayarlanıyor, gazeteciler içeri alınıyor, falan. Konferans daha başlamamış ya, bakanla müsteşarı bu arada sohbete baş

Haiku #10: Ulular

Resim
Şol internette Kim neye bakabilir; Bir biz biliriz. -- Abdülhamit'in torunları Büyükreis - Mackinac City, Michigan

Sansürü Aşmanın Teknik Yolları (1)

İnternet içeriğinin süzülmesi İçerik süzme ya da yaygın yarı İngilizce söylenişiyle içerik filtreleme internet erişimine kısıtlar (kontrol) koyma olanağı sağlar. Teknolojinin çıkış amacı bireysel düzeyde olmasına rağmen - ana-babaların çocuklarının uygunsuz içeriğe erişmesini engellemek - teknoloji, kurumsal ve ulusal düzeyde yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. İçeriğe erişimi denetlemek okullar, kütüphaneler ve şirketlerin de dahil olduğu çeşitli kuruluşların birinci önceliği olmuştur. Süzme teknolojisi giderek artarak ulusal düzeyde de uygulanmaktadır. Belirli içeriğe erişim, çoğunlukla sudan gerekçelerle tüm nüfusa yasaklanmaktadır. İçerik süzme teknolojileri genellikle liste temelli engellemeye bel bağlar, ve içeriğe ulaşmayı önlemek için anahtar-sözcük eşleştirmesi gibi teknikleri birlikte kullanırlar. Alan isimleri (ing: domain names ) ve adreslerden (URL: uniform resource locator) oluşan listeler derlenip sınıflandırıldıktan sonra süzme yazılımına yüklenir ve yazılım

Jung ve Kalabalık Rüyalar

Jung ve rüyalarına devam ediyoruz. Ormanda tek bir ağacı aramayı şöyle bitirmiştik: Bu yazıda iyi seçilmiş üç sözcük kullanmadığımız dikkatinizi çekmiştir. Jung ve rüyaya bir şey yapamıyoruz, sonuçta Jung'un rüyalarla ilgili yazı veya fikirlerini arıyoruz ama üçüncü sözcüğü pek güzel seçtiğimizi söyleyemem, ki sözcük seçiminiz her şeyden önemli. Psikoloji yerine başka bir sözcük kullanıp, tekrar arayın: Hedefi küçült, gürültüyü kes. Peki ama bu üçüncü sözcüğü nasıl bulacağız? Buradaki temel zorluk aradığımız şey hakkında ne kadar az şey biliyorsak, bulmanın da o derece zorlaşması. Kişisel olarak ben Jung hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Zaten bu yüzden Jung ve rüyalar gibi bir konuyu seçtim. +Aramanın üçüncü kuralı Konu hakkında bilginiz azsa ya da iyi bir anahtar sözcük bulamıyorsanız yardım alın. Yardımdan kastım tabii ki psikoloji doktorası almış ve o anda tesadüfen yanıbaşınızda oturmakta olan arkadaşınıza sormak değil. Örneğin Vikipedi'ye ne dersiniz? Bakalım J

İştah Açıcı Manzaralar

Resim
Bu ilginç fotoğraflar Rus sanatçı Tanusha'nın eseri. Yiyeceklerden oluşan malzemeleri fotoğrafladıktan sonra birazcık bilgisayar mucizesi ekleyip Yiyecek Diyarı ismini verdiği bir koleksiyon oluşturmuş. İnsan seyretse mi, yese mi karar veremiyor. Tanusha resimlerinde ekmek, domates, soğan, biber, fasulye, et ve aklınıza başka ne geliyorsa kullanmış. Site tahmin ettiğiniz gibi Rusça ama siz gidince bir tek Foodland'e takılıp kalmayın ve Tanusha'nın diğer fotoğraflarını da bir görün. Hem zaten çeviri sorununu artık nasıl aşacağınızı öğrenmiş olduğunuzu umuyorum.   Patatesli rosto?   Turfanda Köy   Bakliyat Köy   Diyet Odası   Köy Pazarı

Facebook Kurucularının Felsefesi - Facebook (3)

Thiel'in siyasal anlayışı şüpheye yer bırakmayacak kadar açık. Ya felsefesi ne durumda? Thiel'in gelecek hakkındaki fikirlerini anlattığı bir podcast[1] dinledim. Felsefesi, özetle şu: 17. yüzyıldan beri, bazı aydınlanmış düşünürler dünyayı alışageldiği doğaya-bağlı yaşamdan koparmaya, ve burada Thomas Hobbes'un yaşamı "kötü, kaba ve kısa" olarak tanımlayışından bir alıntı yapıyor, ve bizi doğayı fethettiğimiz yeni bir dünyaya sürüklemeye çalışıyorlar. Artık sanal şeyler değerli. Thiel, PayPal'in bu inançla kurulduğunu söylüyor: değeri üretilen gerçek nesnelerde değil insanlararası ilişkilerde bulabiliriz. PayPal hiçbir kısıtlama olmaksızın parayı dünyada dolaştırmanın bir yoluydu. Bloomberg Markets şu şekilde yazmış: "Thiel için, PayPal özgürlüktü: insanların para kontrollerini aşmasını ve paranın dünyada dolaşmasını sağlayacaktı." Açıkça, Facebook da başka bir über-kapitalist deney: arkadaşlıktan para kazanabilir misiniz? Ulusal sınırların olmadı

Facebook'un Arkasında Kimler Var? - Facebook (2)

Facebook parasal kaynakları sağlam bir proje, ve arkasındaki bir grup risk sermayesi girişimcisinin dünyaya yaymayı umdukları iyi düşünülmüş bir ideolojisi var. Facebook, bu ideolojinin dışavurumlarından biri. Ondan önceki PayPal gibi, toplumsal bir deney, yeni muhafazakar (neo-con) özgürlükçülüğün bir tür ifadesi. Dünyanın en büyük markalarınca reklam bombardımanına tutulmayı umursamadığınız sürece, Facebook'ta kimi isterseniz o olmakta özgürsünüz. PayPal'da olduğu gibi ulusal sınırlar geçmişe ait bir şey. Proje başlangıçta medya starı Mark Zuckerberg tarafından düşünülmüşse de Facebook'un arkasındaki asıl kişi 40 yaşındaki Silikon Vadisi risk sermayecisi ve gelecekçi (futurist) filozof Peter Thiel. Facebook'un yönetim kurulunda yalnızca üç kişi var ve bunlar Thiel, Zuckerberg ve Accel Partners risk sermayesi şirketinden Jim Breyer adlı üçüncü yatırımcı (ona birazdan geleceğiz). Harvard öğrencileri olan Zuckerberg, Chris Hughes ve Dustin Moskowitz 2004 Haziranında on

Böyle Arkadaşlar Varken... - Facebook (1)

Resim
Tom Hodgkinson'un The Guardian'da çıkan 14/01/2008 tarihli makalesi[1] Facebook'un 59 milyon kullanıcısı var - ve bu rakama her hafta 2 milyon kişi daha ekleniyor. Ama Tom Hodgkinson'u kişisel bilgilerini gönüllü olarak verirken göremeyeceksiniz - hele bu toplumsal ağ projesinin arkasındaki isimlerin siyasi düşüncelerini artık biliyorsa. Facebook'tan hoşlanmıyorum. Bu olağanüstü başarılı Amerikan şirketi kendisini "sizi çevrenizdekilere bağlayan toplumsal bir kolaylık" olarak tanımlıyor. Ama biraz sabredin. Çevremdeki insanlarla bağ kurabilmek için ne demeye bir bilgisayara ihtiyacım olsun ki? İlişkilerimin Californialı bir avuç süperzekalının aracılığıyla mı olması gerekiyor? Kahvenin, barın[2] nesi eksik? Peki Facebook gerçekten insanları birbirine bağlıyor mu? Sakın bizi koparmasın, ne de olsa sohbet etmek, yemek yemek, dansetmek veya içmek gibi eğlenceli şeyler yapmak yerine, masama zincirlenmiş, onlara dilbilgisi kurallarına uymayan notlar ve si

Aletsiz Müzik

Sizi bilmem ama ben bu tür videoları seviyorum. Tıpkı can sıkıntısının yaratıcılığa yol açmasında olduğu gibi bu videoda da müzik, müzik aleti kullanmaksızın üretilmiş ve konusuysa bir sigorta şirketinin araba kazalarına karşı aracınızı sigortalamanızı tavsiye eden bir hatırlatma. Bakalım çalan şarkıyı tanıyabilecek misiniz? Videoyu, Atatürk hakkında kötü şeyler söyleyip cezalandırıldığınız, ve erişemediğiniz için Youtube'dan almadım. 21. yüzyıla girdiniz, 70 milyon kişi oldunuz ama eleştiriyle düpedüz hakareti birbirinden ayıramıyorsunuz. Bu çok üzücü. Kimse, hiç kimse eleştirinin üzerinde değildir. Buna Atatürk olduğu gibi, şeyhler, şıhlar, kutsal şahsiyetler, peygamberler, vb de dahil. Ancak eleştirmekle küfür arasında, ince değil, bayağı kalın bir fark var. Dolayısıyla, size yutüp mutüp yok! Bu arada çok şanslı olduğunuzu belirtmem gerek. Dua edin ki yetkililerin ve yetkisizlerin Facebook, MySpace, Yahoo Groups, 1000'in üzerinde forum, haber grubu ve tartışma listesi

Kimiko Yoshida'nın Gelinleri

Resim
Fotoğrafçı Kimiko Yoshida yedi yıldan beri kendisini çeşitli dünya ülkelerinin gelini olarak fotoğraflıyor.   Mao Gelini. Kendi portresi, 2006     Yeşil Çay Gelini. Kendi portresi, 2006     Sakura Gelini. Kendi portresi, 2006     Shinto Gelini. Kendi portresi, 2002   Buzdan Gelin, Lady Di. Kendi portresi, 2002 150 küsur resimden oluşan koleksiyon gerçekten görülmeye değer.

Büyümek ve Tekil Olmak

Gülenay Börekçi, bu yıl Pal Sokağı Çocukları'nın 100. yılının kutlanması vesilesiyle O Sokağın Çocukları başlıklı bir yazı yazmış. Yazdıkları bana küçük bir zaman yolculuğu yaptırdı: Zamanı hızlandırıp yeryüzünü şahsi alanın haline getirmenin yolu kitap okumaktı. Kitaplar seni alıp götürürdü. Bahçe duvarından atlamana gerek kalmazdı. Denizkızı olup balıklarla yarışırdın. Öyle eğlenirdin ki, sonradan çekeceğin acılar aklına bile gelmezdi, "bana bi' şey olmaz!" derdin, masalların sonunu değiştirmeye muktedir sanırdın kendini. Kızılderili çocuklarla dost olup dağları keşfe çıkardın. Hem iyi kalpliydiler, hem de türlü çeşit harikulade şey biliyorlardı. Robinson'culukta birinciydin. Su arardın, çakıl taşlarını sürterek ateş yakmaya çalışırdın; kolay değil, ıssız adaya düşmüşsün. Kılıcını kuşanıp şövalyelerle düello eder, define adaları keşfederdin. Tom Sawyer'la yeraltı dehlizlerine dalar, Huck Finn gibi çıplak ayakla serserilik ederdin. Ok ve yay kullanmakta ü

Siyasal Simgelere Özgürlük

Resim
Bazı dinlerde aklın eşit dağıtılmadığı gibi bir inanış vardır. Tanrıçamız aklın dağıtılmasına hiç karışmamış olduğu gibi, cehaletin de nasıl dağıldığını umursamaz. Cehaleti yenmek, özgür iradeli insanların işidir ve özgürlük insanlara pek yakışır. Ama bazı cahiller hala siyasal simgelerin yasaklanmasını savunuyor. Ne mutlu bize ki özgürlük sevdalısı insanlarca yönetiliyoruz. İfade ve inanç özgürlüğünün önündeki saplantılı kişilerce konulmuş engellerin kalkacağı günler artık yakın. Zaten 21. yüzyıl Türkiye'sine de bu yakışırdı! Nedir bu simgelere (Türkçe bilmeyenler için: sembol) olan düşmanlık? Niye bu korku? Bireylerin düşüncelerini özgürce dışa vurabilmelerine karşı bu direnç neden? Bu iş bir cümleyle halledildikten sonra, Tanrıça dilerse, yaratıcılığıma gem vuran, kalemimi, klavyemi kilitleyen bu zincirlerden kurtulacağım. İşte size yakında nihayet serbest kalmasını umduğum siyasal simgelerden bir demet. Talihin hoş bir tesadüfü olarak 1920'lerden beri Nazilerce de

Priscilla, Çöl Kraliçesi

Resim
Bugüne dek seyrettiğim en iyi Avustralya yapımı filmlerden biri Çöl Kraliçesi Priscilla'nın Maceralarıydı (ing. The Adventures of Priscilla, Queen of the Desert). Film, Avustralya Film Enstitüsü AFI'nin tam 2 ödülünü topladığı gibi (adaylıklar hariç), BAFTA, Seattle ve Oscar'dan da ödülle (en iyi kostüm) dönmüştü. 1994 tarihli Priscilla'yı yanılmıyorsam İstanbul Film Festivalinde izlemiştim fakat ödül aldı mı hatırlamıyorum. Hugo Weaving, Guy Pearce ve Terence Stamp'in tabiri caizse döktürdüğü filmden aşağıdaki sahneyi hiç unutmadım.   İki drag kraliçesiyle (Huysuz Virjin'i düşünün) bir transseksüel'in çölde başından geçenlerin anlatıldığı bir yol filmi Priscilla, ve aynı zamanda onları taşıyan otobüsün adı. Priscilla Avustralyalılarda o kadar derin bir iz bıraktı ki, Sydney 2000 Yaz Olimpiyatları'nın kapanış seremonisinde aynı ad verilen 1980 model bir Ford Denning (filmde de bu model kullanılmıştı) stadda tur attı. Filmi seyretmiş olup arka sayfada

Etik Farklılıklar - blş13

Alphabetstreet'e verdiği mülakatta, Himanen çalışma bağlamında hacker etiğiyle Protestan etiği arasındaki farkı vurgular: Protestan etiği bize işiniz neleri içerirse içersin, onu hayattaki en önemli göreviniz olarak görmeyi öğretiyor... Hackerlar, bunun tam tersine, yaşamlarını tutkuyla yapacakları bir şeye adarlar, ilginç, heyecanlı ya da zevkli buldukları bir şeye. Yaratıcı olabilecekleri, kendilerini bulacakları ve sürekli büyüyecek bir şey yaparlar. Bu, Protestan etiğinden tamamiyle farklıdır (2001a). Başka bir deyişle Himanen hayatınızı acınacak kadar kötü bile olsa işinize adamayı Protestan etiği olarak görürken, hayatınızı işe adamayı ve ondan zevk almayı hacker etiği olarak görür. İki durumda da yetenek ve saplantı vardır. Protestan etiğin en azından hayatta iş dışında şeyler (hatta kutsal ve özel şeyler) olduğunu kabul ettiğini söyleyebiliriz, zira bu konu, ne zaman istersen o zaman çalış diyen hacker etiğinde tümüyle dışlanmıştır. Tatil yok, eğlence yok, düşünme yok.

Can Sıkıntısı Yaratıcılığın Temelidir

Demek işyerinde canınız sıkılıyor ve yanlış işte çalıştığınızı düşünüyorsunuz. Bu doğru mu yoksa yalnızca büyük resmi mi göremiyorsunuz? Çoğu insan işyerinde göreceğini gördüğünü düşünerek şirketinden olması gerekenden erken ayrılır. İşte size can sıkıntınızın sebebinin işiniz mi yoksa bakış açınız mı olduğunu anlamanıza yarayacak bir kaç fikir: Yaptığınız işe birazcık heyecan ve tutku katmak için elinizden gelen herşeyi dürüstçe denediniz mi? Çalıştığınız şirket için heyecansız suçlamasında bulunmak yeterli mazeret değil ve içimden bir ses bana bu heyecanı yaratmak için orada birisinin olması gerektiğini söylüyor. Neden bu kişi siz olmayasınız? Devamlı destek ve yardım gerektiği için mi canınız sıkılmakta? Kusura bakmayın, ilkokul çağı bitti. Bir çok yönetici artık eşşekler gibi çalışıyor ve sizi elinizden tutup götürecek zamanları yok. Kendinizi, değerinizi, yeteneklerinizi değerlendirmeyi öğrenin ve övünebileceğiniz küçük başarılar yaratın. İşiniz, kolayca öğrenilen, herkesçe y