Kayıtlar

Mayıs, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Erkan Özdilek - Ressam, Sanatçı

Resim yapmakla aram hiç hoş olmadı ve ressamlardan da yalnız Van Gogh’u beğendim. Tabii bu Erkan’la tanışmadan önceydi. Biraz reklamın bir sakıncası olmaz diyerek, sizlere onun sanal alemdeki adresini veriyorum. Eğer sergilere gidecek vakit bulamıyorum diyorsanız, hiç olmazsa buradan bir fikir sahibi olabilirsiniz. Onunla ilk tanıştığımız yeri hatırlıyorum, üç aşağı beş yukarı zamanı da. Yalnız o gece felsefe, matematik ve resmi nasıl birleştirdik, onu hala çözemiyorum. Çok içmiştik muhtemelen. Bu kavanoz dipli dünyada güzel şeyler görmek herkesin hakkı.

Futbolda Ezeli Rekabet Üzerine Bir Tez

Zülfü Livaneli şiddet kültür ilişkisine değinince (Vatan gazetesi, 26/5), bu yazıya da vesile olmuş oldu. Takım tutmam ama futbol maçlarını arkadaşlarımla seyretmek ya da stadyuma gitmek bana hep keyif vermiştir. Arkadaşlarımla da seyrederken adetim olduğu üzere rakip takımı tutarım. Bunun maçın keyfini artırdığına inananlardanım (Not: Bunu stadda yapmanızı tavsiye etmiyorum). Evet, inanılmaz, değil mi? Bir taraf kazanır, diğeri kaybeder; bir taraf sevinir, diğer taraf hüzünlenir. Bir takım gol attığında o takımın seyircisi tezahürata başlar, diğer taraf dişlerini sıkar veya karşı tarafı bastırmaya çalışır, sıranın kendisine gelmesini bekler ve takımının moralini yüksek tutmaya çalışır. Tabii bunların benim safiyane düşüncelerim olduğunu öne sürebilirsiniz. Bugünkü koşullarda da bunda pek haksız sayılmazsınız. Ama ben de böyle gördüm, ne yapayım. Gittiğim ilk maç Fenerbahçe-PTT maçıydı (Evet o zamanlar PTT diye bir takım vardı ve 1. ligde oynardı). Sanırım 4 veya 5 yaşındaydım am

Yunus Emre ile Bir Sabah

Bu haftaya büyük Türk ozanı Yunus Emre ile başlayın istedik. Toz, duman, bomba, seçim derken, insan olmanın tadını, hazzını, değerini unutmayanlar ve unutmayacaklar için; Türk elinde, Türk dilini özleyenler için (İlteriş’e sevgilerle). Hürmetli nesnedir aşk İşitin ey yarenler Kıymetli nesnedir aşk Değmelere sunulmaz Hürmetli nesnedir aşk Hem cefadır hem safa Hamza’yı attı Kaf’a Aşk ilidir Mustafa Devletli nesnedir aşk Dağa düşer kül eyler Gönüllere yol eyler Sultanları kul eyler Cüretli nesnedir aşk Kime ki aşk vurdu ok Gussa ile kaygı yok Feryad ile ahı çok Firkatli nesnedir aşk Denizleri kaynatır Mevce gelir oynatır Kayaları söyletir Kuvvetli nesnedir aşk Akilleri şaşırır Deryalara düşürür Nice ciğer pişirir Key odlu nesnedir aşk Miskin Yunus neylesin Derdin kime söylesin Varsın dostu toylasın Lezzetli nesnedir aşk

Türkçe Off

Geçen gün bayan F bir yazı yollamış (Yılmaz Özdil’den; kendisinin istihdam oranlarıyla ilgili yazısı Dördüncü Göz’de işlenmişti). Özdil yazıda, şehirde dolaşmasını anlatıyor. Gucci’nin önünden sağa, Mc Donald’s, Starbucks ve Dunkin Donuts’i geçip Citybank’tan sola sapmış (isimleri atıyorum) ve bu meyanda gelişen, Türkiye’de mi yoksa başka bir yerde mi olduğunu anlayamadığı ve bu yüzden sitem ettiği bir yazı. İşsizlik konulu yazısında Özdil’e katılmışsak da bu sefer kendisiyle aynı fikirde değiliz. Zira, iki şeyi birbirine karıştırmış: Marka olmak ve bunu korumak. Anılan şirketler Türkçe’yi bozuyor veya ağırlığını azaltıyor değil. Yıllarca ürünlerini veya hizmetlerini uluslararası pazarda bu isimler altında pazarlamışlar, burada da aynı şeyi yapıyorlar. Emek verdikleri isim altında ticaretlerini sürdürüyorlar.  Sorun onlarda değil, bizde. Alışveriş merkezine “Mall”, konut sitesine “Uphill” veya “Boklu Residence”, lokantaya “restaurant”, ev eşyası, koltuk, kanape satan bir işyerine “

Auster - Ay Sarayı

İşte size bir Amerikan (doğu) klasiği daha. Elinize aldıktan sonra bitirmeden bırakamadığınız romanların yalnızca çok-satanlardan (bu sadece bir kategori, yoksa roman çok sattı) olması gerekmediğinin kanıtı. Kitap 60 kuşağından Marco’nun öyküsü. Onun açlık orucuyla başlayan, özellikle bir son yumurta bölümü var ki, ben kitabi okurken, üst üste 3 defa geri gidip tekrar okudum, Utah çöllerine kadar giden bir “eylemsizlik” şaheseri, Ay Sarayı .

Giordano'nun Paris Yılları - Bruno (2)

Resim
1581'de Bruno Paris'e gider ve felsefe konferansları vermeye başlar. O yıllarda bilim adamlarının bir yerden diğerine gitmesi, konferanslar vermesi sık rastlanan bir durumdur. Bruno çok kolay yeni iliskiler kurar, ve fikirlerinin ateşiyle temasta bulunduğu her grubun ilgisini uyandırır. Unü bu yeni felsefi dehayı tanımak isteyen kral III. Henry’ye kadar ulaşır. III. Henry Bruno’nun sanatının sihirbazlık mı yoksa büyücülük mü olduğunu merak etmektedir zira onun daha iyi ve uzun sureli hafıza için bazı yöntemler üzerinde çalıştığını duymuştur. Bruno kralı ziyaret eder ve yöntemlerinin bilginin organize edilmesiyle ilgili olduğuna kralı ikna eder. Artık kendisine çok iyi bir hami bulmuştur ve bunun kısa sürecek Paris kariyerinin başarısına katkısı büyük olacaktir. İşte bu dönemde Bruno’nun ilk eserlerinden biri olan "De umbras Idearum" (Fikirlerin Gölgeleri) basılır ve bunu “Ars Memoriae” (Bellek Sanatı) izler. Bu kitaplarda fikirlerin yalnızca gerçeğin gölgeleri olduğ

Gladyatör Mezarlığı Bulundu

Resim
Kemiklerin ve yaraların tetkiki bize nasıl yaşadıkları ve dövüşüp öldükleri   hakkında yeni bilgiler kazandırdı. Gladyatörler antik dunyanın sporcu kahramanlarıydi. Arkeolojik bulgularlar onların mozaiklerden grafitilere kadar bir çok yerde resmedildigini gösteriyor. Avrupa çapında yapılan kazılarda çıkarılan gaz lambalarının neredeyse üçte birinde gladyatör motifleri bulunmuştu. Ama arenaya ayak bastıklarında, gerçekte hayatlarını ne kadar riske atmışlardı? Bir müsabakadan canlı çıkma şansları neydi? Bilimsel olarak doğruluğu kanıtlanmış bu ilk gladyatör mezarlığı araştırmacılara bu soruların yanıtlarını bulma fırsatını verecek. Beklentilerinizin aksine bu mezarlık Roma’da bulunmadı, Atina’da da. Efes, Izmir’de ortaya çıkarılan bu mezarlık için Viyana Tıp Fakültesi’nden Prof. Karl Grossschmidt ve Prof. Fabian Kanz’a, hayatlarının son beş yılının büyük bir kısmını mezarlıktaki her bir kemiğin analizini yapıp kataloglayarak geçirdikleri için müteşekkiriz. Bizse bu beş yılda 1 adet h

Erotik Rüya Tabirleri

Resim
  Habertürk’te gözümüze ilişen bilimsel! bir yazıda kadınlar için erotik rüya tabirlerinin masaya yatırıldığını gördük (Postacı kapıyı iki kere çalar). Hazır mutfakta ve bu konumdayken konuyu bir inceleyelim istedik. En sık görülen erotik rüyalardan 5 (yazıyla beş) tanesi sıralanmış. Bir göz atalım:   Bir ünlü ile sevişmek Yorumcular buna 3 sebep gostermisler: a) Kaliteyi arzulamak , ki buradan bütün ünlülerin yatakta kaliteli olduğu (hem bunu hangi kurum belgelendiriyor) anlamı mı çıkıyor, doğrusu anlayamadık. Genel anlamda kalite söz konusuysa, yaşam kalitesi, su kalitesi vs, bunun ünlülerle ne ilişkisi var, onu da çözemedik. b) Kendine güven belirtisi olabilirmiş. Kişisel gözlemlerimize dayanarak bunun tersinin doğru olduğunu söyleyebiliriz. Gerçek yaşamda söyleyemediğimiz nice şeyi rüyalarımızda bu ünlü, ulaşılmaz, ve yüce insanlara söyledik. c) Bu ünlüyü gerçekten arzuluyor olmamız. Açıkçası bu arzulamak sözcüğünün anlamını çarpıtıyor; insan ünlü olmayı isteyebilir a

İletişim

Yorumlar kısmı yetersiz kaldığında ya da özel bir soru sormak istediğinizde, veya e-posta (e-mail demek istiyorum) müptelasıysanız iletişim için aşağıdaki e-posta adresini kullanabilirsiniz: archiver[nokta]blogspot[garip "a" işareti]gmail[nokta]com A.

Ne Isınması, Buzul Çağına Giriyoruz - İklim (3)

Yaşadığımız ısınma değil, aslında minik bir buz çağından çıkıyoruz. Küresel ısınmaya kuşkuyla yaklaşanlardan bazıları 14 ve 19. yüzyıllar arasında şiddetli soğukların sürdüğünü ve şimdiki dönemin yalnızca bu soğukların atlatılması olduğunu öne sürdüler. Kuzey yarıkürede, özellikle Avrupa’da bu dönemde kışların şiddetli soğuk geçtiği doğru. Ne var ki aynı belirtilere güney yarıkürede rastlayamıyoruz. Bu da soğuk dönemin küresel değil bölgesel olduğunu gösteriyor.  Isınma Avrupa’da buz çağının başlamasına neden olacak. Bu madde sık tartışıldığı için biraz geniş tutacağız: Dünyanın geri kalanı pişerken Kuzey Amerika ve Avrupa’nın donması mümkün mü? Bu senaryo pek olası değildir ve son gözlemler bu ihtimali dışlamaktadır. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın bir kısmı Kuzey Atlantik akıntısı sayesinde daha ılıman bir iklimde yaşamaktadır. Bu akıntının buzulların erimesiyle meydana çıkacak fazla taze su tarafından bloke edilmesi pek mümkün görünmemektedir. Bir çok iklim modeli bu yüzyılın son

Küresel Isınma Var mı? - İklim (2)

Yaşadığım yer çok soğuk - biraz ısınsa fena olmaz Yaşadığınız yere bağlı ama şunları da göz önüne alın: Sıcak dalgalarından ölen insan sayısı artacak; tarımsal üretim kısa vadede artsa bile (bu doğru, artan CO2 düzeyinin üretimi artırması bekleniyor), orta vadede geriye gidecek, Afrika kıtasında ise yarı yarıya azalması bekleniyor; Ortalama sıcaklığın şu anki düzeyinden 3 derece yukarı çıkması, dünyadaki canlıların 1/3′ünün sonunu getirecek; Milyonlarca insan sellerden olumsuz etkilenecek; Göç artacak; Bazı bölgelerde su kıtlığı yaşanacak.  Küresel ısınma güneşin işi, insanların değil Yanlış; Doğrudan yapılan ölçümlerde, güneşin yaydığı UV ve kozmik ışınlarda bir artış olmamasına rağmen, dünyanın sıcaklığının arttığı belirlendi.  Bu kozmik ışınların işi Bu konuda kanıtlanmamış farklı görüşler olmasına karşın, ve bu görüsşlerin doğru olduğunu varsaysak bile, son 50 yıldaki ısı artışını açıklamaya yetmiyor.  CO2 en önemli sera gazı değil ki Doğru ama eksik; kabaca sera etkisi %50

İklimle İlgili Yanlış Bildiklerimiz - 1

Hazır kuraklık tartışmaları başlamışken, biz de New Scientist’in yayınladığı 26 iklim mitine değinelim istedik. Yanlış bilenler için yazının kısa bir özetini sunuyoruz. Gezegenimizin iklimi için her şey söylenebilir ama asla basit olduğu söylenemez. Güneş’teki devasa patlamalardan tutun da okyanuslardaki mikroskopik canlıların gelişimine dek, birbirinden farklı faktörlerin etkisi söz konusudur ve bu faktörler arasında girift bir ilişki vardır. Bütün bu karmaşıklığa rağmen oldukca sağlam ve giderek artan sayıda kanıt kesinkes bir noktayı işaret etmekte: dünya ısınıyor, bu ısınma atmosferimizdeki sera gazları düzeyini artıran insan faaliyetleri sonucu oluşmakta, ve bu faaliyetler sürerse, ağırlaşan sorunlarıyla beraber bu ısınma da sürecek. Neye inanacağına henüz karar verememişler için işte New Scientist’in mitler ve yanlış anlaşılanlar özeti: İnsan kaynaklı CO2 salınımının etkisi ihmal edilebilir düzeydedir. Yanlış; CO2 düzeyi, küçük te olsa birikerek artmakta.  İklim değişikl

Nuh'un Gemisi İnşa Ediliyor

Resim
BBC, haberinde dünyanın tohum numunelerini depolayacak olan 'kıyamet günü' korunağı tasarımının bittiğini bildiriyor. Norveç hükümeti tarafından inşa edilecek tesiste bütün tohumlardan birer numune bulunacak. Korunakla gelecekte olası felaketlere karşı dünya tarımının korunması amaçlanıyor. Svalbard Uluslararası Tohum Korunağı, kuzey kutbundaki uzak bir adada, bir dağın kenarına inşa edilecek.Nükleer savaş, göktaşı çarpması, iklim değişikliği ve benzeri doğal ve yapay felaketlere karşı bir önlem olarak düşünülen tesisin 2008 yılında açılması bekleniyor. Uc milyon tohum numunesini saklayacak olan korunağın 5 milyon USD’lik maliyeti Norveç hükümeti tarafından karşılanacak. Ürün çeşitliliğinin korunması sorumluluğunu da taşıyacak olan Global Crop Diversity Trust, numunelerin toplanması ve bakımını da üstlenecek. Tohum bankası Svalbard’ı meydana getiren 4 adadan biri olan Spitsbergen’deki bir dağın 120 metre içine insa edilecek. Trust’ın üst düzey yöneticisi Dr. Cary Fowler

Giordano Bruno, Unutulan Filozof (1)

Resim
1548 yılında, Vesivius’a çok uzak olmayan Nola isimli küçük bir kentte, bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Evine, ömrünün büyük bir kısmını düşman ve yabancı ülkelerde geçirip, yaklaşık yirmi kitap yazdıktan sonra dönebilecekti. Onüç yaşında St Dominico manastırında okula başladı. Manastır çok ünlüydü; Thomas Aquinas, kendisi de Dominikendi, orada yaşamış ve öğretmenlik yapmıştı. Bir kaç yıl içinde Bruno bir Dominiken rahibi olmuştu.Dominico manastırındaki rahiplerin yeni meslektaşlarındaki olağanüstü heyecanı anlamaları pek uzun sürmedi. Bruno, dürüsttü, konuşkandı ve sır saklamayı (yani ağzını tutmayı; a.) pek beceremiyordu ve başını kısa sürede belaya soktu. Görünen o ki bu genç Dominiken yaşam tarzına pek uyum sağlayamacaktı. Bir öğrencinin ilk öğrenmesi gereken şey öğretmene öğretmenin duymayı istediği yanıtları vermekti. Ortalama bir öğretmen eskinin koruyucusur, öğrencilerse onun seyircisi. Tezahürat edebilirler ama değiştiremezler. Calışmayı ve sabretmeyi öğrenmelidirler. Dolayı

Miki Fare Savaşları

Filistin’de El-Aksa TV çocuklara yönelik siyasi mesajlar iceren Miki Fare benzeri çizgi filmi yayından kaldıramıyor. Televizyon kanalı iki arada bir derede kaldı. Çocukluğumdan beri çizgi film seyretmeyi çok severim. Neden bilmem bana çoğu güncel diziden daha anlamlı geliyor; belki de büyüklerin gereksiz kavgalarına çizgi filmlerde yer olmadığı içindir, ya da içindi demek artık daha doğru olacak. Hamas tarafından kontrol edilen El-Aksa TV’in bir çizgi film kusağında devamlı olarak ABD ve Israil aleyhtarlığı yapılması üzerine, Israil Enformasyon bakanı şikayette bulunur. Anladığım kadarıyla TV genel müdürü de, benim gibi, bu şikayeti gayet mantıklı bulur (yaşları 4-9 arası olan çocukların bu tip siyasi propagandaya maruz kalmasına gerçekten de gerek yoktur), ve filmi kaldırmaya karar verir. İşte ortalık tam bu anda karışır. Hamas, bunun Filistin’in iç işlerine karışma olduğunu iddia eder ve karşı tez olarak da Israil’in bir zamanlar isgal ettiği toprakların, okul kitaplarında Isra

Töre Geni Bulundu!

Rodents Institute of Advanced Gene Therapy kurumu doktorları insan genomundaki töre genini izole etmeyi başardıklarını açıkladı. Cok yakında töre bahanesiyle öldürülen kadın kalmayacak. Dördüncü Göz'e kısa bir açıklama yapan enstitü müdürü Prof. Mania Washburn iki yıldan beri üzerinde çalıştıkları bu projenin başarıyla sonuçlandığını ve yaygın tedaviye geçebilmek için Dünya Sağlık Orgütü’nden onay beklediklerini bildirdi. Washburn’e göre töre geninin bulunması, eşcinsellik geninin keşfedilmesinden sonra kalıtımbiliminin en büyük buluşu. Washburn, anne rahmindeki erkek bebeğe (bu gen yalnız erkeklerde bulunuyor) yapılacak basit bir iğneyle töre denen kabusun biteceğini, doğacak erkek bebeğin tamamıyla töre hastalığından arınmış olacağını kaydetti. Haberin duyulmasından sonra töre bahanesiyle öldürülme korkusu yaşayan binlerce kadının Enstitü'yü faks ve telefon yağmuruna tuttukları öğrenildi. Kendisiyle konuştuğumuz Hatice A.(63), kızının buna benzer ipe sapa gelmez bir sebep

Maupin; Kent Masalları

Çok sık olmamak kaydıyla, arada bir kitap önerilerim olacak. Yeni site tasarımına yeni bir kitap. Bu kitabı uzun yıllar önce okumuştum. Macera romanı olmamasına rağmen, bir solukta bitirdiğimi hatırlıyorum. Bir taşra kentinden San Fransisco’ya gelen genç birisinin “Cesur Yeni Dünya” ile tanışmasıyla başlıyor kitap. Sonra da sizi alıp götürüyor. Neden bilmiyorum, batı ve doğulu (ABD içinde) yazarları güney yazarlarına göre hep daha cok sevdim. Tozlu kasabalar, isterik kadınlar ve alkolik erkekler yerine, şehir ışıkları, ilginç kadınlar ve filozof erkekler oldugu için mi, yoksa güneyin, romana bir bulut gibi çöken toz ve neminin yerine, batı ve/veya doğunun insanın başını döndüren temposu mu buna sebep, bilmiyorum. Ama beyni normal çalışmayan birinin (bu ben oluyorum) tavsiyesini dinleyin ve okuyun derim. İsteyenler buradan sipariş edebilir.

Cumhurbaşkanı Adayım

Dördüncü Göz 550 milletvekilinin yapamadığını yaptı ve herkesin uzlaşabileceği bir Cumhurbaşkanı adayı buldu. Kim mi? Okuyalım isterseniz…Güzel bir Türk geleneği olan ‘her Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir krize dönüşmesi’ olgusunu bayağı özlemiştik. 1980 öncesinin neredeyse klasiği diyebileceğimiz bu olayı çok şükür cari dönem vekillerimiz sayesinde bir kez daha hatırlama ve yaşama olanağı bulduk; kendilerine teşekkür ediyoruz. Ayrıca vekillerimiz sayesinde tevellütü buna yetmeyen nesiller de bu mümtaz olaya ilk elden tanik olma fırsatına kavuştular. Dördüncü Göz felsefesine - kimsenin bakmadığı şeylere, kimsenin bakmadığı şekilde - uygun olarak bu olayı başaşağı çevirip tersyüz edelim isterseniz. Önce veriler: Çoğunluğa sahip iktidar partisi Cumhurbaşkanını kendisi belirlemek istiyor; Bu cumhurbaşkanının “dindar” olmasını istiyor; Bu Cumhurbaşkanının “erkek” olmasını istiyor; “Dindar” ve “erkek” olan Cumhurbaşkanının eşinin kendi din anlayışlarına uygun olarak, “kapalı” olmasını i