Türkçe Off

Geçen gün bayan F bir yazı yollamış (Yılmaz Özdil’den; kendisinin istihdam oranlarıyla ilgili yazısı Dördüncü Göz’de işlenmişti). Özdil yazıda, şehirde dolaşmasını anlatıyor. Gucci’nin önünden sağa, Mc Donald’s, Starbucks ve Dunkin Donuts’i geçip Citybank’tan sola sapmış (isimleri atıyorum) ve bu meyanda gelişen, Türkiye’de mi yoksa başka bir yerde mi olduğunu anlayamadığı ve bu yüzden sitem ettiği bir yazı.

İşsizlik konulu yazısında Özdil’e katılmışsak da bu sefer kendisiyle aynı fikirde değiliz. Zira, iki şeyi birbirine karıştırmış:
  1. Marka olmak ve bunu korumak. Anılan şirketler Türkçe’yi bozuyor veya ağırlığını azaltıyor değil. Yıllarca ürünlerini veya hizmetlerini uluslararası pazarda bu isimler altında pazarlamışlar, burada da aynı şeyi yapıyorlar. Emek verdikleri isim altında ticaretlerini sürdürüyorlar. 
  2. Sorun onlarda değil, bizde. Alışveriş merkezine “Mall”, konut sitesine “Uphill” veya “Boklu Residence”, lokantaya “restaurant”, ev eşyası, koltuk, kanape satan bir işyerine “Home …”, dükkana “Store”, demiyorlar. Bir pazarlama dehasının geliştirdiği “chilek”, “eskidji” gibi uydur-kaydır isimler de yaratmamışlar ve aşagılık kompleksiyle cayır cayır 40 derece ateşle yanmıyorlar. Onların ülkesinde “Sade bir kahve lütfen!” sorusuna garson “Nes mi, Türk mü?” gibi abuk sabuk bir soru sormuyor. 

Kısacası sorun bizde. O insanların yaptığı emek verdikleri, bugüne kadar kimbilir kaç lira para harcadıkları isimlerinden yararlanarak ticaretlerini artırmak. Ulkenin bakanları yabancı sermaye için kırk takla atarken, gelene de sen şimdi ismini değıştirip, artık “Renglır” olarak yazacaksın demenin bir anlamı yok.

Yazıyı kısa bir anıyla bitirelim. Yurtdışından yeni dönmüşüz, memleket burnumuzda tütüyor. Ayağımızın tozuyla bir arkadaşla yeni açılan bir alisveris merkezinde bir yer bulup laflayacağız. “Taxi”ye bindik ve derdimizi anlattık:

-”Maçka’da yeni bir alışveriş merkezi açılmış ama adını bilmiyorum. Götürebilir misin?

-”Cii-mol mu?

-”Bana mı diyorsun?

-”He ya. Cii-mol’e mi gidiyoz?”

-”Olur, gidelim (hafiften ayar olmuş durumdayım).

Istanbul standartlarına göre kısa süren bir yolculuktan sonra “Cii-Mol” denen (G-mall yazılıyor) ultra, süper, ve mega merkeze gelmiş durumdayım. Görevliye yanaşıp soruyorum:

-”Numnum denen bir yeri arıyorum, yardımcı olabilir misiniz?”

-”Numnum mu?”

-”Evet, numnum (Ismini ben koymadım ki lanet yerin).

-”Ha, siz “namnam”i arıyorsunuz (aklınca bana ingilizce öğretiyor).”

-”Hayır, numnum (Adamı birazdan deşeceğim).”

-”Valla, numnum yok ama namnam var, o da şurda burda (Görevli hafiften tırstı, bakışlarımdan korkmuş olacak).

Numnum denen yeri bulduk, arkadaş bekliyor; kendine bir içecek söylemiş. Sarıldık, öpüştük.

-”Hoşgeldin. Bak, buranın …’i (vallahi ne olduğunu unuttum) bir harika, ondan yiyelim mi?”

-”Ben bu ’s.k.k’ (sesli harfleri siz bulun) yerde hiç bir şey yemem. Bu lanet cii-mol’de Sultanahmet Köftecisi var mı?” 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Cadılar Tanrıçası Aradia

Gezegen Simgeleri