Chicago, Elde Kalan Son Üniversite - Üniversite (2)

Üniversite fikri mi? Bu soruyu civarda sorarsanız, insanlar “üniversiteyi”, yani Chicago Universitesi’ni kastettiğinizi varsayar. Ister sevimsiz, ister hoş diyin, bu yerel kendini beğenmişlik, burada bir süre yaşamış herkesi etkiler. Lütfen dikkat edin: üniversitelerini gurur vesilesi yaparak, fakülte ve öğrenciler onu sahiplenir. Bu, ilgi alanları fakülteninki ve öğrencilerinkiyle farklı olan, uzak bir yönetsel varlığı çağrıştıran birçok kurumla taban tabana zıttır. Dahası, bu davranış, yerel kibirden daha fazlasını gösterir: bizi, bütün ülkede, hatta dünyada, bir şamandıra gibi görenlerce pekiştirilir - diğer meslektaşlarımdan birçok kez duyduğum bir sözdür bu: Yolunuza devam edin; Chicago Universitesi, elimizde kalan son üniversitedir.

Bu yerin, “işte üniversite bu” dedirtecek kadar farklı ne özelliği var? Soru, ilk defa sorulmuyor. Universite yetkilileri niçin bu üniversitenin özel olduğuna dair fikirler üretmeyi sever. Bunu söylevlerinde, komite raporlarında yaptıkları gibi, başkanlık konuşmaları ve dekanlık bildirgelerinde de yaparlar. Gelin 1909 celbinde, üniversiteyi, farklı ve bazen çelişen mükemmellikleri gören bir ruhla yaşam bulan bir kurum olarak tarif eden Yunanca profesörü Paul Shorey’e kulak verelim…

“Ve bu yüzden tarif edilemez bir özgürlük hissi uyandığı, bunu burada kaldıklari sürece tadanların, gidince nasıl acı duyarak özlediği… Chicago Universitesi, dünyanın en özgür yeridir… Bir insanın kaderi için çalışıp, olmak istediği şey neyse olduğu yer (Shorey, 1909; 240, 242).”

Ardından son sürat biyoloji profesörü Elaine Fuchs’a gidelim; tam 90 yıl sonra, 1999 celbinde, “Chicago Universitesi’nin, bireyselliği, bağımsız düşünmeyi ve sorgulamayı öğretme geleneğini ve ününü” anlatırken şunları demiş: “Burada, bize hepimizin içinde olan hayalgücünün tohumlarına iyi bakılması ve sulanması öğretiliyor. Chicago Universitesi öğrencilere bir şey anlatan değil, onlarla birlikte, soruların bizi yönelttiği bilinmeyen patikalara seyahat eden kurum olarak anılır” (UCR 2000, 2).

Ya da 1972 celbinde, Richard McKeon’un söylediklerine ne dersiniz:

Chicago Universitesi’nin özelliği bilginin keşfinin ayrılmaz biçimde bilginin yayılmasına olan inancından gelir… Universite, soruya odaklı bir araştırma yöntemi benimsemiştir, ve bilim ve bilginin sahibi olmak yerine öğretiminde, varolan konum ve savları sorgulamayı ve incelemeyi tercih etmiştir (McKeon, 1972; 71).

Bu yerin erdemlerini vurgulayan komite raporlarına bakarsak da benzer duygu ve söylemleri görürüz. Örneğin, 1970 tarihli Akademik Seçim Kıstasları Komitesi raporu şöyle der:

Chicago Üniversitesi, geleneğine uygun olarak yeni keşifler yapmak veya toplumdaki rollerinde başarılı olabilmelerinde gerekli yetenek, bilgi, farklılık ve isteği edinmeleri için yetiştirildikleri bir kurumdur (UCR 1970, 2).

Veya 1927 yılına dönüp Eğitim Kuramı komitesinin Üniversitenin farklı ruhunu anlattığı şu sözlere bakabiliriz:

“… bilginin gelişmesi ve uygulanmasına katılarak insanlığın refahını ilerletme arzusu ve yeteneğinin birleşimi (RTE 1927, 1).”

Yöneticilerimizin çoğunun konuşmasında buna benzer söylemler buluruz. Hatta ilk sekiz yöneticimizin konuşmalarından derlenmiş kitabın başlığı şudur: “Chicago Üniversitesi Fikri”. Kitaptan buraya Robert Maynard Hutchins’ten bir kaç satır eklemekle yetineceğim:

Chicago Üniversitesini büyük bir eğitim kurumu yapan şey nedir? Yoğun, hararetli ve devamlı süregiden bir entellektüel faaliyet… Hava sanki elektriklidir, ve bundan öğrenciler, ömürlerinin sonuna dek devam edecek entellektüel bir teşvik alır.(40)

Ve de bu sözler:

Chicago Üniversitesi şöhreti hiç bir zaman önemsememiştir. Zaten aksini ne fakülte, ne de yönetim kurulu üyeleri kabul ederdi. Eğer gün gelir de bu üniversitenin eğitimin standartlarını belirlemesi ve bilginin gelişmesine bariz katkıda bulunması imkansız hale gelirse, var olması için de bir sebep kalmamış demektir. (39-40)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Gezegen Simgeleri

Tanrıça Asteria