Aydaki Adam
Üç kurbağa kızkardeşin bataklıkta birlikte yaşadıkları bir evi vardı. Onlara pek de uzak olmayan bir yerdeyse aralarında iyi arkadaş olan Yılan ve Kunduz'un da olduğu insanlar yaşamaktaydı. İyi görünüşlü çocuklardı ikisi de ve kurbağa kızlarla evlenmek istiyorlardı.
Bir gece Yılan kurbağaların evine gitti. Sürünerek, uyuyan kızkardeşlerden birine yaklaştı ve eliyle onun ağzını kapadı. Kız uyandı ve ona kim olduğunu sordu. Gelenin Yılan olduğunu öğrenince onunla evlenmeyeceğini ve hemen gitmesini söyledi; onunla "kaygan şey," "küçük göz" diyerek alay etti. Yılan çaresiz geri döndü ve olanları arkadaşlarına anlattı.
Ertesi gece Kunduz şansını denedi. Onun kaderi de farklı olmadı; "kısa bacaklı," "tombul kıçlı" benzeri sıfatlarla uğurlandı evden. Çok kırılmıştı ve ağlarken babası onu görüp ne olduğunu sordu. Anlattı genç ve babası "Bu hiçbir şey değil. Kes ağlamayı yoksa çok fazla yağmur yağacak," diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Ama genç Kunduz tınmadı bile: "Ağlayacağım."
Ve başladı ağlamaya, yağmur da yağmaya. O kadar yağdı ki kurbağaların olduğu bataklığı sel bastı. Evleri su altında kalan üşümüş kurbağalar Kunduz'un evine sığınmakta buldular çareyi. Baba Kunduz'a çocuklarıyla evlenmek istediklerini söylediler. Ama sert çıktı adam: "Hayatta olmaz, bize çok ağır sözler söylediniz."
Reddedilen kurbağalar kendilerini artık neredeyse dereye dönmüş suya atıp akıntı boyunca yüzmeye başladılar ve nihayetinde bir girdap yuttu onları, ve Ay'ın Evine doğru indiler. Ay onları ateşin başında ısınmaya davet etti fakat kabul etmeyip "Biz orada oturmak istiyoruz," dediler. Şaşıran Ay "Buraya mı," diye ayaklarını gösterdi. "Hayır, oraya değil" dediler. Bunun üzerine Ay sırayla vücudunun parçalarını tutarak sordu onlara. Nihayet kaşını işaret edip "Buraya mı" diye sorar sormaz kurbağalar evet çığlıklarıyla sıçrayıp Ay'ın yüzüne atladılar, onun güzelliğini bozdular. Kurbağa kızkardeşleri o gün bu gündür Ay'ın yüzünde görürsünüz.
Kaynak: Teit, Journal of American Folk-Lore, xxv, 298, No. 3
Bir gece Yılan kurbağaların evine gitti. Sürünerek, uyuyan kızkardeşlerden birine yaklaştı ve eliyle onun ağzını kapadı. Kız uyandı ve ona kim olduğunu sordu. Gelenin Yılan olduğunu öğrenince onunla evlenmeyeceğini ve hemen gitmesini söyledi; onunla "kaygan şey," "küçük göz" diyerek alay etti. Yılan çaresiz geri döndü ve olanları arkadaşlarına anlattı.
Ertesi gece Kunduz şansını denedi. Onun kaderi de farklı olmadı; "kısa bacaklı," "tombul kıçlı" benzeri sıfatlarla uğurlandı evden. Çok kırılmıştı ve ağlarken babası onu görüp ne olduğunu sordu. Anlattı genç ve babası "Bu hiçbir şey değil. Kes ağlamayı yoksa çok fazla yağmur yağacak," diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Ama genç Kunduz tınmadı bile: "Ağlayacağım."
Ve başladı ağlamaya, yağmur da yağmaya. O kadar yağdı ki kurbağaların olduğu bataklığı sel bastı. Evleri su altında kalan üşümüş kurbağalar Kunduz'un evine sığınmakta buldular çareyi. Baba Kunduz'a çocuklarıyla evlenmek istediklerini söylediler. Ama sert çıktı adam: "Hayatta olmaz, bize çok ağır sözler söylediniz."
Reddedilen kurbağalar kendilerini artık neredeyse dereye dönmüş suya atıp akıntı boyunca yüzmeye başladılar ve nihayetinde bir girdap yuttu onları, ve Ay'ın Evine doğru indiler. Ay onları ateşin başında ısınmaya davet etti fakat kabul etmeyip "Biz orada oturmak istiyoruz," dediler. Şaşıran Ay "Buraya mı," diye ayaklarını gösterdi. "Hayır, oraya değil" dediler. Bunun üzerine Ay sırayla vücudunun parçalarını tutarak sordu onlara. Nihayet kaşını işaret edip "Buraya mı" diye sorar sormaz kurbağalar evet çığlıklarıyla sıçrayıp Ay'ın yüzüne atladılar, onun güzelliğini bozdular. Kurbağa kızkardeşleri o gün bu gündür Ay'ın yüzünde görürsünüz.
Kaynak: Teit, Journal of American Folk-Lore, xxv, 298, No. 3
Yorumlar
Yorum Gönder