Bilim ve Teknik Nisan Sayısından Seçmeler
Yeni Evrim Kuramı
Nakleden: Şeyh Cenabettin
Muku-Muku'nun canı sıkılıyordu. Karanlıkta, bir başına göbeğini kaşımaktaydı. Bir şeyler yapmalıydı. Düşündü, taşındı, ıkındı, sıkındı. Birden, ansızın kafasında bir şimşek çaktı. Bir evren yaratacaktı. Gezegenler, güneşler, yıldızlar, beyaz cüceler, kırmızı cüceler, kara delikler ve daha neler neler.
Hemen işe koyuldu. Yarattıkça yarattı; galaksiler birbirini izliyordu. Sarmal galaksiler, ince uzunlar, şişmanlar, zayıflar, karanlık madde. Bu onu bir süre oyaladı.
Muku-Muku evren yaratma işini bizim zamanımızla, aşağı yukarı 3 ay, 1 hafta, 2 gün, 5 saat, 9 dakika, 7 saniye kadar sürdürdü. Sonra yine canı sıkıldı. Hiç heyecan yoktu ki! Yuvarlak cisimler birbirinin çevresinde dönüp duruyor, o da öküz trene bakar gibi bakıyordu. İçi daralmıştı. Ne yapsaydı acaba?
Günlerden bir gün, gezegenlerin birinde çamur denilen maddeyle oynuyordu. Cıvık şey onu neşelendirmişti. Evirdi, çevirdi, biraz sıkıştırdı ve uzatıp şekil vermeye çalıştı. Hafif sertti galiba, azıcık su ekledi. Çok mu yumuşak olmuştu? Yok yok, gayet iyiydi, tam kıvamındaydı.
Derken aklına delice bir fikir geldi. Çamura can verecek, onu otonom hale getirecekti. Yaptı da. Adam - adını adam koymuştu - onu güldürüyordu. Pek beceriksizdi canım. Koşarken düşüyor, her gördüğü şeyi bir bok varmış gibi kokluyordu. Azıcık aptaldı galiba. Ona biraz zeka üfledi. Oh, azıcık akıl iyi gelmişti. Adam artık her yere burnunu sokuyor, başına gelmedik kalmıyor, Muku-Muku'yu kıkır kıkır güldürüyordu. Kasıklarına ağrılar girmişti ki bir anda dona kaldı. Aklına ikiz kardeşi Şeytan'ın bile gelmeyecek bir şey gelmişti: bu beceriksiz adamlardan daha çok yapacaktı. Bir tanesi onu bu kadar güldürürse, milyonlarca, hatta milyarlarcası kim bilir neler yapardı?
Tam işe koyulacaktı ki durdu. Bu kadar adamı nasıl yapacaktı? Hayır, sorun zaman değildi. Yalnızca aynı şeyden milyonlarca adet yapmak sıkıcıydı. "Onun yerine bir kadın yapayım bari," dedi. "Sonra onlara çiftleşme yeteneği veririm, kendi kendilerine çoğalırlar."
Adamı çağırdı ve onun bütün protestolarına rağmen hart diye kaburga kemiğini çekip çıkardı. Ellerini yeni yıkamıştı ve çamurla uğraşmak istemiyordu. Kamurga kemiğini yaladı, öptü, okşadı ve adamın dişisini yarattı. Adını ne koyacağına karar verememişti ki, kadını gören adamın "a-aavv" dediğini işitti. "Afferin len," diyerek kadına Havva adını taktı. Sonra ikisini de yarattığı yuvarlaklardan birine atıverdi:
Bilim ve Teknik, Nisan 2009, sf 666.
Nakleden: Şeyh Cenabettin
Muku-Muku'nun canı sıkılıyordu. Karanlıkta, bir başına göbeğini kaşımaktaydı. Bir şeyler yapmalıydı. Düşündü, taşındı, ıkındı, sıkındı. Birden, ansızın kafasında bir şimşek çaktı. Bir evren yaratacaktı. Gezegenler, güneşler, yıldızlar, beyaz cüceler, kırmızı cüceler, kara delikler ve daha neler neler.
Hemen işe koyuldu. Yarattıkça yarattı; galaksiler birbirini izliyordu. Sarmal galaksiler, ince uzunlar, şişmanlar, zayıflar, karanlık madde. Bu onu bir süre oyaladı.
Muku-Muku evren yaratma işini bizim zamanımızla, aşağı yukarı 3 ay, 1 hafta, 2 gün, 5 saat, 9 dakika, 7 saniye kadar sürdürdü. Sonra yine canı sıkıldı. Hiç heyecan yoktu ki! Yuvarlak cisimler birbirinin çevresinde dönüp duruyor, o da öküz trene bakar gibi bakıyordu. İçi daralmıştı. Ne yapsaydı acaba?
Günlerden bir gün, gezegenlerin birinde çamur denilen maddeyle oynuyordu. Cıvık şey onu neşelendirmişti. Evirdi, çevirdi, biraz sıkıştırdı ve uzatıp şekil vermeye çalıştı. Hafif sertti galiba, azıcık su ekledi. Çok mu yumuşak olmuştu? Yok yok, gayet iyiydi, tam kıvamındaydı.
Derken aklına delice bir fikir geldi. Çamura can verecek, onu otonom hale getirecekti. Yaptı da. Adam - adını adam koymuştu - onu güldürüyordu. Pek beceriksizdi canım. Koşarken düşüyor, her gördüğü şeyi bir bok varmış gibi kokluyordu. Azıcık aptaldı galiba. Ona biraz zeka üfledi. Oh, azıcık akıl iyi gelmişti. Adam artık her yere burnunu sokuyor, başına gelmedik kalmıyor, Muku-Muku'yu kıkır kıkır güldürüyordu. Kasıklarına ağrılar girmişti ki bir anda dona kaldı. Aklına ikiz kardeşi Şeytan'ın bile gelmeyecek bir şey gelmişti: bu beceriksiz adamlardan daha çok yapacaktı. Bir tanesi onu bu kadar güldürürse, milyonlarca, hatta milyarlarcası kim bilir neler yapardı?
Tam işe koyulacaktı ki durdu. Bu kadar adamı nasıl yapacaktı? Hayır, sorun zaman değildi. Yalnızca aynı şeyden milyonlarca adet yapmak sıkıcıydı. "Onun yerine bir kadın yapayım bari," dedi. "Sonra onlara çiftleşme yeteneği veririm, kendi kendilerine çoğalırlar."
Adamı çağırdı ve onun bütün protestolarına rağmen hart diye kaburga kemiğini çekip çıkardı. Ellerini yeni yıkamıştı ve çamurla uğraşmak istemiyordu. Kamurga kemiğini yaladı, öptü, okşadı ve adamın dişisini yarattı. Adını ne koyacağına karar verememişti ki, kadını gören adamın "a-aavv" dediğini işitti. "Afferin len," diyerek kadına Havva adını taktı. Sonra ikisini de yarattığı yuvarlaklardan birine atıverdi:
"Haydi çoğalın ve beni eğlendirin."
Bilim ve Teknik, Nisan 2009, sf 666.
Yorumlar
Yorum Gönder