Akrabalarınızı Dikkatli Seçin
Esasa geçmeden önce usul:
A. Eğer Ahmet Altan'ın açıklamasına inanırsak, ki ilk kısmında bir sorun yok, birileri bizim adımızı kullanıyor demekte ve en azından kimin yapmış olabileceğiyle ilgili ikinci kısımdaki ordunun arkada olduğu spekülasyonu bir yana, neyi yapmadığını bileceğine güvenebiliriz. Bu, başka birilerinin ismini, sloganını (Düşünmek taraf olmaktır) kullandığınızı ve günceyi gazetenin yazarlarından yazılarla süsleyerek okuru kandırmanın amaçlandığını gösteriyor. İnternette herkes bir isim hakkı alıp fikrini yayınlayabileceğine göre (en azından şimdilik) bundaki amaç şunlar olabilir:
- Taraf gazetesinin adını kullanarak daha fazla okur çekmek
- Taraf gazetesinin adını kötülemek
- Taraf'ın reklamını yapmak
- İleri sürülen iddiaların zayıf oldukları düşüncesiyle okur üzerindeki etkiyi artırmak.
Ve esas:
B. DTP milletvekili Fatma Kurtalan'ın kocasının PKK'lı çıkması üzerine suçlanması ve boyalı ikibuçuk basının bunun üzerine atlaması beni şaşırtmadı. Suç ve cezaların kişiselliği esastır. Kocasının yaptıkları Fatma Hm'ı bağlamaz, tıpkı benim ister yakın ister uzak bir akrabamın yaptıklarının beni bağlamayacağı gibi. Yazıdan bu çifte standardın eleştirildiği anlamını çıkarmak çok zor çünkü aynen şunlar yazılmış:
Subayların isimleri, görev yerleri, terörist akrabaları ve PKK örgütü içindeki yerlerini görünce, ağır zaiyatlara sebep olan baskınların, asker kaçırmaların nasıl meydana gelebildiğini daha iyi anlayacaksınız. Zira bu rütbelilerden bazıları öncelikli çatışma bölgelerinde görev yapıyorlar. Fakat şunu bizim gibi siz de hiçbir zaman anlayamayacaksınız: Bu subayların terör bağlantıları yıllardır bilindiği halde nasıl oldu da bu üst rütbelere ve böylesine kritik görevlere gelebildiler?
Dolayısıyla yazıya göre, bir yakınınızın suç işlemesi, sizinde şüpheli durumuna düşmenizi gerektiriyor ki buna katılmam mümkün değil.
C. Keza Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in (kendisini ve icraatını hiç sevmem, sevebilme ihtimalim de yakın ve uzak gelecekte yok) yeğeninin de terör örgütü üyesi olduğu iddialarına Bakan'ın verdiği şu cevap tam anlamıyla acizlik:
Bakan Çelik haberi, "babasının anne tarafından üvey amcasının oğlu" şeklinde düzelterek kişinin uzaktan akrabası olduğunu doğruladı.
Olayda akrabasının uzaklığını dıdısının dıdısının dıdısı diye vurgulamasının hiç gereği yoktu, çünkü şu açıklama 21. yy'da yaşayan herkese yetmeliydi:
Çelik, insanın akrabalarının değil kendisinin hangi safta olduğunun önemli olduğunu belirterek suçun bireyselliğini vurguladı.
Ayrıca meclisin ve hükümetin pek değerli üyelerinin Kurtalan'a kendi işlediği iddia edilen (henüz yargılanıyor, yani suçluluğu kesin değil) suçlar hariç bu konuda arka çıktıklarını görmek isterdim doğrusu.
D. Akrabaları örgüt üyesi oldukları halde terfi ettirilen ve/veya önemli mevkilere getirilen subaylara gelince, ya ne yapılmalıydı? İşlerini iyi yapıyor olamazlar mı? Yakınları suç işledi diye ordudan mı atılmaları gerekiyordu? Kürt asıllı olmaları orduda görev mi yapmalarına engel? Yazıda aynen şunlar yazılmış:
Sivil halkın temsilcilerinin bulunduğu, dolayısı ile halkın bütün eğilimlerini kapsadığı için kabul edilebilir bir yumuşaklığın sözkonu olduğu Millet Meclisi ile sıkı disiplin ve sıkı kuralların işlediği, temsilcilerinin kılı kırk yararak seçildiği bir Silahlı Kuvvetler aynı kefeye koyulabililir mi? Bunu neden mi soruyoruz? Bir okurumuzun gönderdiği "akrabaları PKK’lı olan subaylar" listesini görünce çok şaşırdık ta ondan. Meğer siyasetçileri terör örgütü ile yakınlıklarından dolayı yerden yere vuran generallerimiz kendi bünyelerindeki terör örgütü bağlantılı subaylar için fazlasıyla hoşgörülülermiş.
Yazıda örgüt üyelerinin kimlik numaralarından subayların görev yerlerine kadar herşey verilmiş ama ne yazık ki bu kadar ayrıntı arasında askerlerin ne suç işlediği yok. Akrabanızın suç işlemesi mi suç, yoksa akrabanızın Kürt olması mı? Umarım bunu da bir sonraki yazıda okuruz.
Yorumlar
Yorum Gönder