Kenevire Atılan İftira (2)

1930'larda William Randolph Hearst (Yurttaş Kane) ve The Hearst Paper Manufacturing Division of Kimberly Clark dönümlerce kerestelik araziye sahipti ve Hearst Company kağıt ürünlerinin çoğunun üreticisi konumundaydı. Patty Hearst’ün kişisel kazancı için doğayı tahrip etmekten kaçınmayan büyükbabası, kenevir yüzünden milyarlar kaybetmek üzereydi.

1937'de Dupont, petrol ve kömürden plastik elde etme yöntemlerinin patentini almıştı. Dupont yıllık raporunda hissedarlarını yeni petrokimya bölümüne yatırım yapmaya davet ediyordu. Plastik, selofan, celuloid, metanol, naylon, rayon, dacron, vb sentetik maddeler artık perolden yapılabilecekti. Kenevir sanayiinin oluşması Dupont’un işinin %80'nin berbat olması demekti.

Komplo

Dupont’un ana yatırımcısı Andrew Mellon Başkan Hoover’ın Hazine Bakanı olunca, daha sonra yeğeni olacak Harry J. Aslinger’i Narkotik ve Tehlikeki Uyuşturucular Federal Bürosu'na atadı.

Bu milyarderler, aralarında yaptıkları gizli görüşmeler sonucunda milyar dolarlık yatırımlarına tehdit olarak gördükleri keneviri tehlikeli ilan ettiler. Hanedanlıklarının yaşaması için kenevirin gitmesi gerekiyordu. Bu adamlar, Meksika argosundan aldıkları kökeni belirsiz ‘marihuana’ sözcüğünü Amerikan halkının bilincine yerleştirdiler.

Medyanın manipülasyonu

Geç 1920'ler ve 1930'larda ’sarı gazetecilik’ kampanyası başlatıldı. Hearst’ün gazeteleri marihuanın korkunçluğunu anlatan hikayeler yayınladı. Okuyucular, araba kazalarından tutun da ahlakın yok olmasına kadar herşeyden marihuananın sorumlu olduğunu öğrendiler.

‘Dondurucu çılgınlığı’ (Reefer Madness, 1936.), ‘Marihuana: Gençliğin Katili’ (Marihuana: Assassin of Youth, 1935.), ve ‘Marihuana: Şeytanın Bitkisi’ (Marihuana: The Devil’s Weed) gibi filmler bu sanayiciler tarafından bir düşman yaratmak için propagandaya yönelik tasarlandı. Amaçları, marihuana karşıtı yasaların geçirilebilmesi için kamuoyu desteği yaratmaktı.

‘Yakıcı Soru’ ismiyle de tanınan Reefer Madness’ten şu ifadelere bir göz atalım:
  • vahşi uyuşturucu
  • şok eden vahşet sahneleri
  • tedavi edilemeyen çılgınlık
  • ruhu yok eden etkiler
  • uyuşturucunun etkisinde kalarak ailesini baltayla doğradı.
  • marihuana, ruhu yok eden eroin, kokain gibi uyuşturuculardan daha sinsi ve öldürücüdür.
Dondurucu Çılgınlığı’nın sonu alışılagelmiş sonlar gibi de değildi. Son karede seyirciler büyük puntoyla şunların yazıldığını gördü: ÇOCUKLARINIZA ANLATIN.

1930'larda insanlar cahil derecesinde naifti. Kitleler iktidardaki bir kaç kişi tarafından güdülmeye hazır koyunlar gibiydi. İktidarı sorgulamadılar. Eğer bir haber gazetede veya radyoda yayınlanmışsa, doğru olmalıydı. Onlar da çocuklarına anlattılar.

14 Nisan 1937'de Kısıtlayıcı Marihuana Vergi Yasası, ya da keneviri yasadışı ilan eden tasarı dğrudan Yol ve Yöntemler Komitesine getirildi. Bu komite, tasarıyı diğer komitelerce görüşülmesine gerek kalmadan meclise getirebilecek tek komiteydi. Komite başkanı Robert Doughton bir Dupont destekçisiydi ve tasarının Kongre’de yasalaşmasını sağladı.

Fizyolog ve avukat olan Dr. James Woodward, Amerikan Sağlık Teşkilatı (AMA) adına tanıklık ettiğinde çok geçti ve AMA’nın tasarıya bu kadar geç karşı çıkmasının sebebinin marihuanayla kenevirin kastedildiğini yeni öğrenmiş olmaları olduğunu söyledi.

O zaman, Hearst’ün gazetelerinin başsayfalarında okudukları ölümcül tehlikeden kastedilenin pasif kenevir olduğunun çok az insan ayırdına vardı. AMA’ya göre cannabis son yüz yıldır satılan bir ilaçtı.

Eylül 1937'de kenevir yasadışı oldu. En kullanışlı bitki artık bir uyuşturucu olmuştu ve gezegenimiz o günden beri bunun sıkıntısını çekiyor.

Konge, keneviri bilinen uyuşturucular arasında en fazla şiddet yaratanı olduğu için yasakladı. Uyuşturu Komisyonu’nun başı Anslinger, 31 yıl boyunca marihuananın, kullananları şiddete yönelttiğini iddia edecekti. 1950'lere geldiğimizde, McCarthyciliğin komünist tehdidi altında, aynı Anslinger bu kez tam tersini iddia ediyordu: Marihuana sizi o kadar pasifleştirir ki askerleriniz dövüşmek istemez.

Bugün, gezegenimizin ciddi sorunları var. Büyük çapta yağmur ormanları yok oldukça Dünya boğuluyor. Kirlilik, zehir ve kimyasallar insanları öldürüyor. Keneviri sanayileştirebilirsek bu tersine çevrilebilir. Şu an fosil yakıtlarla sağlanan enerji ihtiyacımızı biyokütleden elde edebiliriz. Petrol ve gaz yataklarımızın %80'ini tükettik. Yeni kaynaklara ihtiyacımız var. Kenevir, tırmanan gaz fiyatları için bir seçenek olabilir.

Mucize Bitki

Kenevirin, oduna göre daha kaliteli lifleri var. Ağaçla karşılaştırıldığında, kenevirden kağıt yapmak için gereken kostik kimyasallar daha az. Kenevir kağıdı sararmaz ve dayanıklıdır. Ağacın yetişmesi bir ömür sürerken kenevir bir mevsimde olgunlaşır.
  • BÜTÜN PLASTİK ÜRÜNLER KENEVİR TOHUMU YAĞINDAN YAPILMALIDIR. Kenevirden elde edilen plastik doğada çözünür ve çevreye zarar vermez. Petrol esaslı plastikler, yani aşina olduklarımız, doğaya zarar veriyor, çözünmüyor ve gelecekte büyük zarara yol açacak. Geniş bir yelpazedeki kenevir plastiklerini üretme süreci, Dupont ve diğer petrokimya şirketlerininki gibi ırmaklarımızı kirletmeyecek. Ekoloji petrol sanayiinin ve siyasi çarkın planlarına uymuyor. Kenevirden yapılan ürünler güvenli ve doğal.
  • …AÇLIĞA ÇARE BULUNABİLİR. Kenevirden değişik gıda ürünleri yapılabilir. Tohumu, doğada bulunan en zengin protein kaynaklarından biridir. Kenevir tohumu vücudunu temizleyen ve kolesterolü düşüren iki önemli yağ asidi içerir…
  • KENEVİRDEN GİYSİ YAPILABİLİR. Kenevir kumaşı güçlü ve dayanıklıdır, torununuza bile kalır. Bugün kenevirden kumaş yapan Amerikan şirketleri var; kumaş genellikle % 50 kenevir içeriyor… 

Yazının Huxley’i mezarında hafiften gülümsetecek kalan kısmındaki analizlerini konumuz dışında olduğu için kesiyorum. 1. bölümün girişinde belirttiğim gibi Demirel hükümetine afyon ekiminin durdurulması için yapılan haksız baskıyı yaşamış biriyim. Haksız diyorum çünkü bir ABD Dışişleri yetkilisinin şu demecini bu yıl okudum: Konu (uyuşturucuyla mücadele) çok fazla halkın (Amerikan) gündemine girmişti, kısa sürede sonuç alacak birşeyler yapmalıydık. Baskıya en müsait Türkiye idi. Biz de baskıyı Türkiye’ye yaptık (Üzülerek kaynak veremiyorum, çünkü kaybettim ve bulamıyorum. Eğer hatırlayan veya bilen varsa yollasın, sevinirim.).

Yazarın özellikle kağıt, kumaş ve plastikle ilgili iddiaları bence üzerinde düşünülmeye ve araştırmaya değer. Bu hızla Türkiye zaten çölleşecek ve ondan sonra yapılacak birşey kalmayacak.

Özgün makaleyi okumak isteyenler buraya (ing.) gözatabilirler. Yazarın görüşlerini genişlettiği ikinci bir makalesi de sitede mevcut. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Cadılar Tanrıçası Aradia

Gezegen Simgeleri