Baskı ve Uyum - Yamyamlar (5)

Bu senaryodaki çoğunluğa sahip olmaktan kaynaklanan tek avantaj askeridir. Çoğunluk, uyumsuza karşı sayıca üstündür. Uyumsuzu uymaya zorlayabilirler. Ama bu durumda, uyumsuzun çoğunluğun saldırısına karşı alabileceği her türlü önlemi almasında ahlaki bir engel yoktur. Tabii ki, pratikte güç dengesizliği uyumsuzu uymaya yöneltebilir ama bu uyum için pragmatik bir sebeptir, ahlaki değil.

Buna rağmen, çoğunluğun askeri avantajını kullanıp uyumu dayatacağı durumlar olacaktır. Örneğin, varsayalım ki uyumsuzun uymamaktaki sebebi, bir şekilde ele geçirip sakladığı ve paylaşmayı reddettiği yiyecek şeklinde özel mülkü olsun (burası açık değil, onun için hatırlatayım: hala filikadayız, SG). Bu koşullarda, paylaşımın reddedilmesi ahlaken yanlıştır. Daha da önemlisi, altın kuralı çiğnemesi, veya bunu diğerlerinin kabul etmeyeceği şekilde uygulamasıdır.

Bu durumda özel mülkiyetin en ateşli savunucuları bile (yamyamlık lehinde oy veren dokuz kişinin arasındaki) açlıktan ölmak veya yol arkadaşını öldürüp yemek yerine uyumsuzun onayı olmaksızın mülkiyetini kamulaştırma yoluna gidecektir. Tabii ki, mümkünse uyumsuzun bunu gönüllü olarak paylaşmasını tercih edecekler ve hatta uyumsuzun kaybını pazar fiyatlarıyla sonradan telafi edeceklerdir (burası beni çok güldürdü, A).

Ama bütün ikna ve pazarlık çabasına karşın uyumsuz yaşamsal kaynakları paylaşmayı reddederse, diğer dokuzunun varacağı tek rasyonel sonuç, uyumsuzun yaşamlarının önünde bir engel olduğudur. Bu noktada askeri güç bariz bir seçenek olarak belirir ve uyumsuz ve çıkını, herkes iyiliği için kurban edilir. Akıllı bir uyumsuz, işler bu noktaya gelmeden, ahlaki olmaktan çok pragmatik sebeplerden çoğunluğun isteğini kabul eder.


Sonuçlar

Bundan ne gibi sonuçlar çıkarabiliriz?

Veto en az oy kadar önemlidir ve "Çoğunluğun Diktasını" önlemek için gereklidir.

"En fazla için en iyisi" ya da basit çoğunlukçuluk genelde iyi bir kılavuz olsa da evrensel olarak uygulanamaz. Karara bağlanacak konu kimsenin kişisel sınırını geçmiyorsa çalışır. Potansiyel uyumsuzun veto ihtiyacı hissettiği durumlarda ahlaken geçersizdir. Çoğunluğun, azınlığa, çoğunluğun çıkarı için zarar vermeyi haklı gösterebileceğini ima eder.

Eğer uyanıksak, böyle bir toplumsal karar verme yapısını hepimiz reddederiz çünkü her birimiz, bazı konularda, bir gün azılnlığa düşebiliriz ve emin olmak isteriz ki, bu durumda bize adil ve mantıklı davranılacaktır.

Basit karşılıklılık bu şekilde demokratik toplum düzeyine çıkar. Çoğunluk idaresinin sınırını çizer. Bir karar verme süreci olarak demokrasi, eldeki konunun, bu şekilde tartılacağına dair evrensel bir uzlaşma konumundan başlamalıdır.

Bu uzlaşmanın sağlandığı noktada, sonuca ilişkin asgari uyumsuzluğu sağladığı için demokrasi en iyi karar alma yoludur. Ama demokratik süreçle alınacak kararın eldeki konu için uygun olduğuna dair bir ön uzlaşma sağlanamadığı noktalarda, sürecin ve sonucun dayatılması, diktatörlüğün ve zorbalığın herhangi bir şeklinden ne daha iyi, ne de daha ahlakidir.

Bariz olan başka bir şey, ne zaman bir konu ortaya çıksa, çözümün hiçbir zaman tek soruyla sağlanmadığıdır. Demokratik yamyamlarda en azından iki soru vardı; yamyamlık gerekli mi ve kurbanlar nasıl seçilmeli. Bir veya daha fazla kişinin yamyamlığı veto ettiği durumda daha başka sorular da ortaya çıktı.

En genel anlamda süreç şu sorulara indirgenebilir:
  1. Bir sorun veya fırsatın olduğunda hemfikir miyiz?
  2. Muhtemel çözüm veya eylemde mutabık mıyız?
  3. Muhtemel çözüm veya eylem birisinin kişisel sınırını aşıyor mu ve aşıyorsa o kişi veto hakkını kullanmak istiyor mu?
  4. Eğer veto kullanılırsa, kararı destekleyenleri mutlu edecek ama vetocuların sınırlarını zorlamayacak sınırlı bir çözüm veya eylem uygulanabilir mi?
  5. Dördüncü soruya yanıt hayırsa, ve ciddi bir çoğunluk çözüm veya eylemi arzuluyorsa, çoğunluk arasında sorunun çok ciddi olduğu ve gerekirse vetocuların muhtemel çözüme ikna edilmesi veya zorlanması yönünde bir uzlaşma var mı? Varsa, nasıl?
  6. Beşinci soruya yanıt evetse, vetocular vatolarını sürdürmek istiyorlar mı? Fedakarlıkta mı bulunacaklar, yoksa direnecekler mi? Sorun müzakere edilebilir mi yoksa savaşa mı gitmeliyiz?
Bu sorular hemen her demokratik tartışmayı özetler. İlk üçü daima sorulmalıdır. Sonraki üçse, ancak veto kullanıldığı durumlarda gerekli olur. Beşinci soruyla her muhatap oluşumuzda, kimsenin kaybetmeyip, en azından bir tarafın kazandığı pareto-verimli bir çözüm bulmaya çalışmalıyız.

Özgürlükçü sağın anlaması gereken bazı kararların TOPLU olması ve herkesçe uyulmasının zorunlu olduğudur (Örnek: Trafikte yolun hangi tarafından gitmeliyiz?). Özgürlükçü solun kabul etmesi gereken şeyse kişisel sınırın vetoyla korunması, aksi takdirde denokrasinin gerçekten diktatörlüğe dönüşeceğidir (Sağ ve sol kavramları bizim için fazla Amerikan. Yine de makalenin bütünlüğü açısından olduğu gibi çeviriyorum; A).


Kaynak: harrystottle, Kuro5hin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Gezegen Simgeleri

Tanrıça Asteria