Venedik'e Davet ve Roma'ya Son Yolculuk - Bruno (4)
1582 yılı civarında Güney Avrupa’nın din otoritelerinde Bruno’nun ününün nasıl bir izlenim uyandırmış olduğunu kestirmek kolaydır. Tanrı denen daha büyük sonsuzluğa yer bırakmayan sonsuz bir evren hakkında yazmış, Genesis, Kilise ve hatta Aristo tarafından öğretilen Tanrı ve doğanın ayrı ve farklı kavramlar olduğunu kafasında canlandıramıştır. Meryem’in bekaretinin gizemini, çarmıha gerilişi, Pazar ayinlerini anlamsız kılan bir felsefeyi dile getirmiştir. O kadar naiftir ki, kafasında canlandırdıklarının gerçekte delilik olduğunu bilememiştir. Incil’i, sözcüğü sözcüğüne ancak cahillerin ciddiye alacağını, Kilise’nin yöntemlerininse, en hafif deyimle talihsiz olduğunu savunmuş ve bunun kendini savunma içgüdüsüyle cehaleti teşvik ettiğini ileri sürmüştür.
Bruno şöyle yazar: “Herşey, ne kadar güvenilirse güvenilsin veya aşikar bulunursa bulunsun, dikkatlice düşünüldüğünde, bonkör ve saçma inançlardan birazcık daha az şüphelidir.” “Felsefi özgürlükler”, düşünme, hayal etme ve eğer severseniz felsefe yapma, deyimi de onundur.
Avrupa’daki ondört yıllık gezginliğinden sonra Bruno adımlarını evine doğru çevirir. Belki de evini özlemiştir. Bazı yazarlar kandırıldığını söyler; Bruno için Italya’ya geri dönmek tıpkı kendi yaşamı gibi garip bir çelişkidir.
Mocenigo adlı genç bir adam tarafından Venedik’e davet edilir. Mocenigo önce ona evini açar, sonra da Bruno hakkında Engizisyon’da dava açar. Dava uzar. Bruno artık Venedik Cumhuriyeti’nde bir tutukludur ama onu isteyen daha büyük bir güç vardır ve Roma’ya teslim edilir. 1593'ten 1600'a dek Papalık hapishanesinde altı yıl yatar. Unutulmuş, işkence görmüş müdür? Tarihi hiçbir kayıt, bunları elinde tutan otoriteler tarafından bugüne dek yayınlanmamıştır. 1600 yılında Roma’ya gelmiş olan Alman akademisyen Schoppius, Kutsal Ofis tarafından sorgulanan ve baş ilahiyatçılarca suçlu bulunan Bruno hakkında birşeyler yazmıştır. Bruno bir ara durumunu değerlendirmek için kırk günlük süre elde etmiş, birkaç kez savunduklarindan cayacağına söz verse de “çılgınlığına” devam etmiştir. Ardından düşünmek için kırk günlük bir süre daha almış, ama Papa’yı ve Engizisyonu karıştırmaktan başka bir şey yapmamıştır. Engizisyon gözetiminde iki yıl geçirdikten sonra, 9 Şubat’ta uzmanlar ve şehrin belediye başkanının önünde diz çöktürülerek hakkındaki hükmü dinleyeceği, Büyük Engizisyon sarayına götürülür.
Bruno ölüm cezasını şu sözlerle karşılar:
Kendisine pişmanlık getirmesi için sekiz günlük süre verilir, fakat faydası olmaz. Bağlanıp yakılacağı kazığa götürülür ve ölürken kendisine sunulan haçı tiksintiyle geri çevirir.
Ondan kurtulmakta haklıydılar çünkü Bruno başka kitap yazamadı, ama onu doğduğunda boğmaları gerekirdi. Olayların gelişimi ondan hiçbir zaman kurtulamamalarına yol açtı. Aslında kaderi diğer meczuplardan farklı olmadı, ve bu deli dahi hemen unutuldu. Eserleri 7 Ağustos 1603'te Index Expurgatorius’a (Yok edilen kitaplar dizini, ç.n.) alınarak onurlandırıldı ve kitaplarını bulmak zorlaştı. Eserleri hiçbir zaman çok revaçta olmadı.
Bruno, Kopernik öldükten beş yıl sonra doğdu. Nesline ve ondan sonrakilere zehirli bir fikir bulaştırdı. Bugün genişleyen evren hakkında bir çok şey duyuyoruz, onu çok büyük olarak algılamayı öğrendik. Evrenin sozsuzluğu düşüncesi Rönesans’ın en ateşleyici fikirlerinden olmuştur; evren artık 15. yüzyıl tanrısının arka bahçesi değildir, 15. yüzyıl tanrısı tarafından yönetilmek için çok büyüktür. Bruno, güzelliği yıldızların güzelliğini onurlandıracak bir tanrı hayal etmeye çalışmıştır. Ne metafizik saçmalıklar, ne de hizipçilik yapmıştır. Hassas, hayalci bir şairdir ve daha geniş bir evren hayal etmiştir. Bu deliliği yüzünden bir pazaryerinde, ateşte pişirilmiştir. Bruno’nun ismi, ona bunu yapanlardan daha çok yaşayacaktır.
Görsel: Cosmometrie-M. AiroFoto: Giorgio Sottile
Kaynak: John J. Kessler, Ph.D., Ch.E. Özgün metin (ing.)
Bruno şöyle yazar: “Herşey, ne kadar güvenilirse güvenilsin veya aşikar bulunursa bulunsun, dikkatlice düşünüldüğünde, bonkör ve saçma inançlardan birazcık daha az şüphelidir.” “Felsefi özgürlükler”, düşünme, hayal etme ve eğer severseniz felsefe yapma, deyimi de onundur.
Avrupa’daki ondört yıllık gezginliğinden sonra Bruno adımlarını evine doğru çevirir. Belki de evini özlemiştir. Bazı yazarlar kandırıldığını söyler; Bruno için Italya’ya geri dönmek tıpkı kendi yaşamı gibi garip bir çelişkidir.
Mocenigo adlı genç bir adam tarafından Venedik’e davet edilir. Mocenigo önce ona evini açar, sonra da Bruno hakkında Engizisyon’da dava açar. Dava uzar. Bruno artık Venedik Cumhuriyeti’nde bir tutukludur ama onu isteyen daha büyük bir güç vardır ve Roma’ya teslim edilir. 1593'ten 1600'a dek Papalık hapishanesinde altı yıl yatar. Unutulmuş, işkence görmüş müdür? Tarihi hiçbir kayıt, bunları elinde tutan otoriteler tarafından bugüne dek yayınlanmamıştır. 1600 yılında Roma’ya gelmiş olan Alman akademisyen Schoppius, Kutsal Ofis tarafından sorgulanan ve baş ilahiyatçılarca suçlu bulunan Bruno hakkında birşeyler yazmıştır. Bruno bir ara durumunu değerlendirmek için kırk günlük süre elde etmiş, birkaç kez savunduklarindan cayacağına söz verse de “çılgınlığına” devam etmiştir. Ardından düşünmek için kırk günlük bir süre daha almış, ama Papa’yı ve Engizisyonu karıştırmaktan başka bir şey yapmamıştır. Engizisyon gözetiminde iki yıl geçirdikten sonra, 9 Şubat’ta uzmanlar ve şehrin belediye başkanının önünde diz çöktürülerek hakkındaki hükmü dinleyeceği, Büyük Engizisyon sarayına götürülür.
Bruno ölüm cezasını şu sözlerle karşılar:
“Belki de siz sevgili yargıçlarımın bana verdiğini bu ceza, sizi benden daha fazla korkutuyor.”
Kendisine pişmanlık getirmesi için sekiz günlük süre verilir, fakat faydası olmaz. Bağlanıp yakılacağı kazığa götürülür ve ölürken kendisine sunulan haçı tiksintiyle geri çevirir.
Ondan kurtulmakta haklıydılar çünkü Bruno başka kitap yazamadı, ama onu doğduğunda boğmaları gerekirdi. Olayların gelişimi ondan hiçbir zaman kurtulamamalarına yol açtı. Aslında kaderi diğer meczuplardan farklı olmadı, ve bu deli dahi hemen unutuldu. Eserleri 7 Ağustos 1603'te Index Expurgatorius’a (Yok edilen kitaplar dizini, ç.n.) alınarak onurlandırıldı ve kitaplarını bulmak zorlaştı. Eserleri hiçbir zaman çok revaçta olmadı.
Bruno, Kopernik öldükten beş yıl sonra doğdu. Nesline ve ondan sonrakilere zehirli bir fikir bulaştırdı. Bugün genişleyen evren hakkında bir çok şey duyuyoruz, onu çok büyük olarak algılamayı öğrendik. Evrenin sozsuzluğu düşüncesi Rönesans’ın en ateşleyici fikirlerinden olmuştur; evren artık 15. yüzyıl tanrısının arka bahçesi değildir, 15. yüzyıl tanrısı tarafından yönetilmek için çok büyüktür. Bruno, güzelliği yıldızların güzelliğini onurlandıracak bir tanrı hayal etmeye çalışmıştır. Ne metafizik saçmalıklar, ne de hizipçilik yapmıştır. Hassas, hayalci bir şairdir ve daha geniş bir evren hayal etmiştir. Bu deliliği yüzünden bir pazaryerinde, ateşte pişirilmiştir. Bruno’nun ismi, ona bunu yapanlardan daha çok yaşayacaktır.
Görsel: Cosmometrie-M. AiroFoto: Giorgio Sottile
Kaynak: John J. Kessler, Ph.D., Ch.E. Özgün metin (ing.)
Yorumlar
Yorum Gönder