Demokratik Yamyamlar (1)

Bir hastanenin acil servisinde, çaresizce organ nakline ihtiyacı olan, durumu kritik beş hasta beklemekte. Sağlıklı bir adam odaya giriyor. Doktorlar ölmekte olan beş kişinin hayatını kurtarmak için sağlıklı adamı feda edip, organlarını o beş kişiye nakletmeli mi? Pek çok kişi bu soruyu bir kaç milisaniye içinde “Elbetteki hayır!” diye yanıtlayacak. Şimdi, varsayalım ki denetimden çıkmış bir tren, son sürat demiryolunda çalışmakta olan işçilerin üzerine gidiyor. Biraz ileride, işçilerden önce bir yol ayrımı var ve makası değiştirirsek, tren diğer yola sapacak ve orada yalnızca bir işçi çalışıyor. Yine aynı soru - beş kişiyi kurtarmak için, bir kişiyi feda etmeli miyiz? - ama bu sefer çoğumuz, aynı çabuklukla “evet” diyecek. Bu şimşek hızındaki ahlaki kararları nasıl veriyoruz?

Eğer önceki paragraftaki temel hatayı görebildiyseniz, muhtemelen siz de benim gibi bir demokratik anarşistsiniz. Göremediyseniz, nasıl hem demokrat, hem de anarşist olabildiğimi soruyorsunuz.

Giriş bölümünün alındığı, New Scientist'teki röportajında (ing.) Marc Hauser’in, bu hatayı temel alarak geliştirdiği düşüncesine göre, tıpkı güvercinin yuvasının yolunu bulması gibi, hepimiz biyolojik bir ahlak duygusuna sahibiz:

Ahlaki yeti diye adlandırdığım şey, aynı özelliğe sahip: yanlış ve doğruya, farkında olmadan tepki veriyoruz - “farkında olmadan” sözcüğünü dilbilimci Noam Chomsky’nin, eserlerinde dil için kullandığı anlamda kullanıyorum. Bir başka deyişle, beynimizin biyolojisinde, ahlak sistemi insa edebilmemiz için gerekli araç gereç takımını oluşturan bir şey var.

Doğrusunu isterseniz o kadar ahmakça ve tersti ki, ilk tepkim onu yok saymak oldu. Böyle bir şeyi kimse ciddiye almazdı. Ben niye alacaktım ki? Fikrimi değiştiren ve çoğu insanın bu temel hatayı göremediğini anlamamı sağlayan şey, bir kaç hafta sonra, makale hakkında yayınlanan bir mektup (biraz aşağıda) oldu ve bunu açığa çıkarmak, sağ ve soldaki özgürlükçülerin bir orta noktaya gelmesine yardımcı olabilirdi. Özgürlükçüler, siyasi yelpazenin zeki kısmında olduğu için, bunun yankı getirecek sonuçları olabilirdi.

Belirtilmemiş bir durum sonucu ortaya çıkan kafa karışıklığı

Bu savdaki hata, bir kez gösterildikten sonra, gayet basit ve bariz. Tam olarak şu kısımda:
Yine aynı soru - beş kişiyi kurtarmak için, bir kişiyi feda etmeli miyiz?
Çünkü bu, kesinlikle aynı soru değil.

“Demiryolu oyununda” belirtilmemiş fakat yaşamsal öneme sahip bir durum var. Muhtemel kurbanlardan hiçbirisi (ne tek işçi, ne de beşli grup) yaklaşmakta olan felaketin farkında değil. YALNIZCA “makasçı” a) bütün verilere sahip, b) bir eylemde bulunabilecek durumda. YALNIZCA makasçı bir karar verebilecek konumda ve bu koşullar altında yapması gereken seçim zor bile değil. Bir şey yapmayıp azami kayba yolaçması ve önleyebileceği fazladan ölümler onu açıkça ahlaken sorumlu kılıyor.

Onun seçimini zorlaştırmak mı istiyorsunuz? Yoldaki tek işçiyi, makasçının büyük oğluyla değiştirin. Şimdi biz gözlemciler için nesnel kararı vermek hala çok kolay: makasçının oğlu ölecek. Ama kaçınız, kendisini makasçının yerine koyduğunda, bu kararı verebilir? Kendi oğlunu tercih ederse, kaçınız onu lanetleyebilir? Yanıtları bir kenara bırakıp Hauser’e bakalım: bunların hiçbiri onun oyununun parçası değil.

“Hastane oyunundaysa”, bu üstü kapalı bilgi eksikliği yok. Seçimden etkilenecek BÜTÜN TARAFLAR ilgili veriye sahip.

Iki oyunu, dolayısıyla iki soruyu gerçekten aynı yapmak için demiryolu oyununda aşırı derecede yapay bir durum yaratmak zorundasınız. Örneğin herkes demiryoluna zincirlenip [bu koşul önemli, a.], ellerine birer cep telefonu verilebilir ve muhtemel çözümler üzerinde tartışabilirler.

Hastane oyununda soruyu dramatik bir şekilde farklılaştıran işte bu belirtilmemiş durumun olmayışı. Demiryolu oyununda aslında soru şöyle: “MAKASÇI, hangi seçimi yapmalı?”

Hastane oyunundaki soru ise, “TOPLUM hangi seçimi yapmalı (Hastalar, sağlıklı insan ve hastane personeli toplum için makul bir benzetme oluşturuyor.)?”

Hauser’in hatası, ahlaki konuların, sorunların çözümlenmesiyle sınırlı olduğunu varsayması. Beşi kurtarmak için, biri feda etmeli miyiz? Fakat karar verme sürecine birden fazla kişi taraf olur olmaz, bambaşka bir ahlaki değerler sistemi işin içine giriyor. En belirgin olanı, demiryolu oyununda kurban edilecek kişinin kendisini bekleyen akibetten haberi yok, bilgilendirilemiyor (oyunun ima edilen kuralları içerisinde), ve bundan dolayı karar verme sürecinin bir parçası değil.

Oysa keskin bir tezat gösteren hastane oyununda, feda edilebilecek kişi bundan tamamiyle haberdar ve karara katılmamaya hakkı olduğu gibi, kendisinin yok olmasıyla sonuçlanabilecek her türlü kararı veto edebilecek durumda.

Söylediğim gibi, bu, anlatılır anlatılmaz, çok bariz. Ve barizliğini anlamamiz için mucizevi bir genetik algoritma gerektirmiyor.


Kaynak: Harrystotle, Kuro5hin, 29/03/07.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Gezegen Simgeleri

Tanrıça Asteria