Kuşbakışı Les Cités Obscures - pş00

les cites obscures, puslu sehirler
Bir dünya hayal edin, nefesi ensenizde, size şahdamarınız kadar yakın, ama yine de en uzak yıldızdan bile daha uzak. Eğreti bir binanın kapısından girerek, belki de sıradışı bir kitabı okuduktan ya da ilginç bir tabloyu seyrettikten sonra gündüz düşleri görürken bir anda kendinizi orada yürürken bulduğunuz bir yer. Tuhaf araçların, fantastik bir mimarinin ve garip adetlerin dünyasıdır bu. Tıpkı bizim dünyamız gibi, aydınlığı ve karanlığı vardır ve hiçbir zaman hangisinin belirli bir anda hüküm sürdüğünü kavrayamazsınız.

İlk Les Cites Obscures, Puslu Şehirler[1] öyküsü Fransız dergisi (A Suivre)'in Les Murailles de Samaris, Samaris'in Duvarları'nı yayımlamasıyla Haziran 1982'de hayata başladı. O günden bugüne dek, bu evren artarak ve karmaşıklaşarak büyüdü, ve yaratıcılarının bile baş etmekte zorlandığı bir noktaya geldi.

Aslına bakarsanız dizinin, öykülerde değişik vesilelerle ipuçlarının verildiği kendisine ait bir hayatının olduğu pekala iddia edilebilir. Bunda, serinin hayranlarının çuvalla fikir yollaması ve Schuiten ile Peeters'in bunları yok saymak yerine dikkatle tarayarak  en beğendiklerini albümlere eklemesinin de rolünü azımsayamayız. Daha önce görülmemiş karakterlerin çoğu diziye şu ya da bu şekilde katkı sağlayan insanların ismini taşıyor, ki bu bütün diziye basit bir kurgudan öte sanki gerçekmiş havasını oldukça başarılı şekilde veriyor.

François'nın insanı afallatan çizimleri bütün dünyaca beğenilmekte, ve bırakın Türkçesinin olmayışını, İngilizce çevirinin dahi yetersiz bulunmuş olması ayrı bir olgu. Özgün dilin kalitesinin yanısıra, hikayenin içine serpiştirilen ipuçları ve atıflar, Puslu Şehirler'in popülerliğinin en büyük sebebi.

Dizi İngilizceye Obscure Cities yerine Fantastic Cities olarak çevrildi zira Fransızcadaki Latince köklü, iyi ışık almayan, karanlıkta kaldığı için pek bilinmeyen, uzakta, gizemli ve biraz da tekinsizlik içeren anlamı İngilizcede kayboluyor.[2]

Bu tür kazalar çevirinin doğasında var, ama Peeters ve Schuiten'in tabiri caizse zanaatlarını adeta karşılıklı konuşturmaları çevirmenin (ya da çeviremeyenin) ağzında buruk bir tat bırakıyor. Avrupa çizgi romancılığının köklü bir geleneği var, o da yazarla çizerin birlikte, el ele çalışması. İyi bir öyküde, çizim ve yazımın yarışmaktan çok birbirini tamamlaması gerektiğine inanılıyor. Kaliteden taviz verilmesi ender görülen bir durum, ki Fransa ve Belçika'da "bandes dessinées" bir nevi sanat olarak kabul edilir ve hiçbir yetişkin çizgi roman okuduğunu söylemekten utanmaz.

[1] Latince köke yaklaşmak için puslu sözcüğünü tercih ettim.
[2] Bkz Camera Obscura

ps01 -

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Gezegen Simgeleri

Tanrıça Asteria