Dijital Hakların Yönetimi, DRM - imp10

Dijital (veya sayısal; ben sevemedim, sayısal bana yanlış gibi geliyor. O yüzden şimdilik aynen kullanıyorum) Haklar Yönetimi - DRM (Digital Rights Management, ing.), elektronik yayıncılıkta fikri mülkiyet haklarını teknolojik olarak dayatacak tedbirlerin başat sözcüğü. DRM, içeriğin kullanılma hakları için, bazıları geleneksel yayıncılıkta bile olmayan, bir kaç kategoride sınıflandırabilecegimiz yöntemler kullanacak.

Adet Başına Ödeme (Pay Per Copy, ing.)

Bu, kitap, kaydedilmiş müzik, video ve paketlenmiş yazılımlarda kullanılan geleneksel yöntem. Adet başına bir bedel ödersiniz ve ürünü/içeriği kopyalamamayı ve dağıtmamayı zımnen kabul edersiniz. Bunu yapmanızı engelleyebilecek teknolojik bir engel olmadığı gibi, bazı durumlarda almış olduğunuz ürünü, yayıncıya ek bir bedel ödemeden başkalarına ödünç (hibe ve devir de olabilir) verme hakkınız da vardır.


Olgu Başına Ödeme (Pay Per Instance, ing.)[1]

Bunu, belirli bir kişiye satıldıktan sonra devredilemeyen veya ek kopyaları çıkartılamayan belgeler (içerik) için ben uydurdum (buradaki 1. tekil şahıs John). Olgu başına ödeme yaparak satın almış olduğunuz içerik, sertifikanıza ve muhtelemelen içeriği kullanmayı düşündüğünüz bilgisayarın[2] sertifikasına da bağlanıyor. Eger indirdiğiniz içeriğin bir suretini baska bir kişinin sistemine kopyalarsanız (ki güvenli veri işlemenin bunu bile yapmanıza izin vereceği kuşkulu), o kişinin sertifikası içeriğe bağlanmamış olduğu için o bundan faydalanamayacak. Sertifikanızı ona vermenizse kredi kartınızı ve kişisel bilgilerinizi başkasına vermek gibi bir şey... pek olası değil. Eger içerik kişisel sertifikanıza ek olarak bir de bilgisayar sisteminin sertifikasına bağlanmışsa, yalnız o bilgisayarı kullanabilirsiniz. Örneğin, içerikten tatilde de yararlanmak icin el bilgisayarınıza kopyalamak isterseniz, bunun için (muhtemelen satıcı aracılığıyla) bir transfer yapmanız gerekecek[3] ve artık içeriği el bilgisayarınızda izleyecek ama sabit bilgisayarınızda kullanamayacaksınız (tekrar transfer yapmadığınız takdirde).

Olgu başına ödeme (yayıncı izin verirse) transferlere, tıpkı almış olduğunuz bir kitabı arkadaşınıza ödünç vermeniz gibi, izin verebiliyor. Diyelim bir kitap indirdiniz ve şimdi okusun diye kızınıza yollamak istiyorsunuz. Sorun yok - hemen kızınızın halka acık sertifikasıyla kitabı şifreleyin ve (elektronik olarak) postalayın. Tabii bunu yapar yapmaz, kitabı artık siz okuyamayacaksınız! Kitabı devrederken küçük bir ücret söz konusu olabilir ama mikro ödeme bu pürüzü tereyağından kıl çeker gibi halledecektir. Zaten kitabın aslını postaya vermek daha pahalı olurdu, değil mi? Yayıncılar özel kütüphane sürümleri de yayınlayabilir, muhtemelen özel bir ücret karşılığında ve kitap istenildiği kadar kişiye transfer edilebilir; kütüphane de kitap geri dönene dek arada kaç kişiye devredildiğini kontrol etmez.

Kurulum Başına Ödeme (Pay Per Installation, ing.)

Kurulum başına ödeme, olgu başına ödemeye benzer ama tek farkı içeriğin yalnızca bilgisayarın sertifikasına bağlanmasıdır, kişininkine değil. Söz konusu bilgisayarı kullanan herkes içerikten yararlanabilir fakat içerik başka bilgisayarda kullanılamaz. Bu kategori çoğunlukla bilgisayara kurulacak ticari yazılımlarda kullanılacaktir. Önceden kurulmuş yazılım, bilgisayarın imalatçısı tarafından zaten o bilgisayarın sertifikasına bağlanmış durumdadır. Bir yazılım satın aldığınız zaman, ister dükkandan, isterse internetten, sizden aldığınız yazılımın internetten etkinleştirilmesi (activation, ing.) istenecektir ve bu işlem yazılımı bilgisayarınızın sertifikasına bağlayacaktır. Ek bilgisayarlara yüklenecek aynı yazılım icin, ek ücretler söz konusu olacaktır.

Aynen olgu başına ödemede olduğu gibi, burada da içeriğin veya ürünün transferi mümkündür. Diyelim bilgisayarınızı yenilediniz. Aynı etkinleştirme sürecini tekrar ederek ürünü transfer edebilirsiniz ama ürün artık eski bilgisayarda çalışmayacaktır. Tabii bu tamamen yazılımın lisansına bağlıdır; yayıncı transfere hiç bir sekilde izin vermeyebilir.

Seyir Başına Ödeme (Pay Per View, ing.)

Ben çocukken sinemalar bu şekildeydi. Filmi görmek istiyorsan, gişeye gider, parayı bastırıp bir bilet alır ve bu biletle filmi bir kez olmak kaydıyla izlerdin. Film bitince ışıklar yanar ve herkesi dışarı kışkışlarlardı. Yine mi izlemek istiyorsun? Pamuk eller cebe. Medya baronlarının, Holywood'un sefahat partilerindeki çeşitli zehirli maddeleri soluduktan sonra uyurken hayalini kurdukları sinemanın altın çağı bu işte.

Olgu başına ödemede olduğu gibi, indirdiğiniz içerik de kişisel sertifikanıza ve bilgisayarınkine bağlanır ama buna ek olarak içeriği en fazla kaç kez kullanacağınız kısıtlanmıştır; örneğin, bir kez. Şimdi, müzik mogullarınca devamlı tehdit altında olan bir paylaşma sitesinden istediğiniz şarkıyı bulmak için çabalamak yerine, beğendiginiz bir internet muzik mağazasına gidebilir, son bir kaç saattir aklınızdan geçmekte olan şarkıyı bulabilir, küçük ve makul bir ücret karşılığı indirebilir ve dinleyebilirsiniz... bir kez. Eğer dinledikten sonra, tekrar ve tekrar çalmak veya bir CD'ye kaydetmek isterseniz, biraz daha fazla ödeyin ve olgu başına bir kopya edinin. Bir veya iki hit şarkı dinlemek için albüm satın almaya ne gerek var? Unutmadan, şarkıları kaydettiğiniz CD'yi arkadaşlarınıza veremezsiniz zira sizin ve/veya bilgisayarınızın sertifikasına bağlandılar.

[1] Açıkçası bunu tercüme ederken biraz tereddüt ettim. John'un da belirttiği gibi bu, kendi uydurduğu bir deyim. Kimbilir, belki de bu işi güzel yurdumda yapanlar, ingilizcesini kullanmak yerine belki de türkçe bir isim vermişlerdir bu olaya. Özellikle vurgulamalıyım ki geleneksel adet başına ödemeyle karşılaştırıldığında, burada tüketici olarak haklarınız daha da kısıtlanıyor. Artık aldığınız ürünü yalnızca siz, ve sizin değil satıcının belirlediği araçta/ortamda kullanabiliyorsunuz; içeriğin devri, ödünç verilmesi veya ikinci el satışı mümkün olmayabiliyor.

[2] Buradaki bilgisayar sözcüğüne pek takılmayın. Bu, bilgisayar olduğu gibi, video cihazınız, müzik setiniz, dijital TV'niz de olabilir ve öyle.

[3] Bunun örnekleri yaşandı. Sony firmasının çıkardığı CD'yi satın alan insanlar, CD'yi arabalarındaki diskçalarlarda dinleyemediklerini farkettiler. Çeşitli davalar açıldı ve hatta CD rumuzunun hak sahibi Philips firması Sony'den bu şekilde çıkardığı disklerde "CD" rumuzunu kullanmamasını talep etti. Satın aldığınız disklere bakın. CD işaretini görmezseniz, bazı haklarınız kısıtlanmış olacaktır.


18 Kasım 2007'de yayınlandı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Gezegen Simgeleri

Tanrıça Asteria