Parasetamol İnanç ve Fikirler (1)
İnsanlık hiç yüzyılımızdaki kadar doğadan ve nedensellikten uzaklaşmamıstı. Öyle ki, bunca teknolojik ilerlemeye, 8 yıllık zorunlu eğitime, internete ve diğer şeylere rağmen, bir kaçımızı Bolu Dağı'na bıraksınlar, değil bir ömrü, bir kışı bile sağ salim çıkartabileceğimizden emin degilim. İnzivaya çekil(e)meyip de kalan büyük bir çoğunluk içinse giderek küreselleştiğimiz dünyada ulus-devletin bağlarının gün be gün zayıflaması ya da zayıflatılmasının sebep oldugu büyük bir baskı söz konusu:
Ve bu basit tercih savunucularının "ulus devlet döneminin geçmekte olduğunu saptayıp, günümüzdeki asıl tehlikenin ulusçuluk, milliyetçilik vb. olduğunu ileri sürerken, küresel sermayenin Sorosçuluk savunuculuğu yanında, din misyonerliğini [de] üstlenmiş olduğu" saptamasını yapıyor.
Kaçmaz'ın çizdiği ve çok büyük bir bölümüne katıldığım bu çerceveyi tamamlamak açısından, anılan aktif misyonerlere bir de pasif misyonerleri eklemek gerekiyor. Bu pasif misyonerler, modern insan üzerindeki baskıyı pek güzel kavrayıp, nedenlerini ve sonuçlarını bir bir sıralamakta epey başarılılar. Ardından nedenler üzerinde kafa yormadan, hatta bundan bilerek kaçarak ve özenle muhataplarını da kaçırarak, sonuçları tedavi etmeye başlıyorlar.
2. Bölüm
[1] Genelde ikinci cumhuriyetçiler, özelde de Murat Belge gibi yazarlar.
- Artık kendi kendimizi besleyebilecek durumda değiliz;
- Bir işe yani paraya muhtacız;
- Yoğun bir gerilim içindeyiz.
"...Dinler eski toplumun ekonomik ve politik sekillenişinin de kuralları olduğu için, dünyadaki her yeni dönemde, insan toplumunun yeniden biçimlenişi sırasında, geçirilmekte olan bu dönüşüm dönemine göre kendini bir kez daha biçimlendirmektedir. İnsan kurban ediminden kurtulma dönemindeki barışçıl takas dönemi bize bitki-hayvan totem dini inancını verirken, barışçıl ticaret dönemi, toplum birimleri ayrıştırma üzerine kurulu totem dinini, putları yıkmayı hedefleyen tek tanrıcılığı öne çıkarır. Ulusal sermaye ve ulus devlet dönemi, ulusal din vurgularına yönelirken, küresel sermaye döneminde ulus devlet erimeye başlar ve dinlerin ulusaşırı özelliği üzerinde taşınması güç bir ağırlık halini almaya başlar.
Dünyanın bugünkü yapısı, bu nedenle toplulukları ulus üstü bir din kavarayışına fiilen zorlamaktadır. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada; sadece İslami değil, aynı zamanda Hiristiyan topluluklarda, dini parti ve kurumların objektif başarısının sırrı, engellenemez gelişimi veya gücü burada yatmaktadır. Şu veya bu kişi ile partinin veya Tayyip Erdoğan’ların bireysel yeteneklerinde hiç değil!
[...]
Her yeni düzen, varoluşunu yerleştirmek için eğer, doğal sürecin sonuçlarını bekleme yolunu seçmemiş ise, yıkarak kurucu olacağı için (vurgu benim; a.), dünyamız bugün, eskiden olmadığı kadar gerçek bir parçalanma ve yeniden şekillenme yaşamaktadır. Ulus sınırlarını aşarak enternasyonel yapısını kurumsal olarak yerleştirmek isteyen dinler, ulus devletlere yaşam şansı bırakmayan küresel sermaye ile iç içe, son derece kanlı bir bilançoyla bayrağını göndere çekmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye’de bir din devleti, büyük ölçüde kaçınılmaz görünen kanlı bir dönemin habercisi olacaktır. Dileriz ve umarız ki böyle olmaz.
Ve bu basit tercih savunucularının "ulus devlet döneminin geçmekte olduğunu saptayıp, günümüzdeki asıl tehlikenin ulusçuluk, milliyetçilik vb. olduğunu ileri sürerken, küresel sermayenin Sorosçuluk savunuculuğu yanında, din misyonerliğini [de] üstlenmiş olduğu" saptamasını yapıyor.
Kaçmaz'ın çizdiği ve çok büyük bir bölümüne katıldığım bu çerceveyi tamamlamak açısından, anılan aktif misyonerlere bir de pasif misyonerleri eklemek gerekiyor. Bu pasif misyonerler, modern insan üzerindeki baskıyı pek güzel kavrayıp, nedenlerini ve sonuçlarını bir bir sıralamakta epey başarılılar. Ardından nedenler üzerinde kafa yormadan, hatta bundan bilerek kaçarak ve özenle muhataplarını da kaçırarak, sonuçları tedavi etmeye başlıyorlar.
2. Bölüm
[1] Genelde ikinci cumhuriyetçiler, özelde de Murat Belge gibi yazarlar.
Yorumlar
Yorum Gönder