Dönüşüm

Zaman değişiyor; internet ve kullanıcıları da öyle. Internetle ilk tanıştığımız ve onun da yeni (göreceli olarak; bize biraz geç geldiğini unutmamak gerek) olduğu yıllarda sörf yapmak diye bir deyim vardı. Bundan kastedilen rastgele bir sayfadan başlanarak, ziyaret edilen sitelerde ilginizi çeken bağlantıları tıklayıp, biraz da serseri mayın gibi dolaşmaktı (bir düşünün isterseniz, bunu en son ne zaman yaptınız). Ben, diğer insanları bilmiyorum, çoğunlukla gideceğim ilk siteyi arama motorlarından bulurdum. Rastgele üç beş sözcük yazarak (rastgeleden kastım bilinçsizce değil; arama motorlarını iyi kullanmak hala önemli bir meziyet ve önemi de aradığını bulmak isteyenler için giderek artacak) ekranınıza düşecek sonuçların içinden bir tanesini secer ve yolculuğunuza başlardınız. Kabul etmeliyim ki bugün bile yer imlerimde sakladığım, bana büyük keyif vermiş ve hala da veren bir çok siteye bu şekilde eriştim. Bunları, en azından bir kısmını yeri geldikce sizinle paylaşıyorum.

Zaman değişiyor demiştik. Günümüz kullanım alışkanlıklarında beni rahatsız eden bir şey var: artık sörf yapılmıyor. Giderek TV'ye veya benzeri bir şeye dönüştüğünü gördüğüm bu mecrada tekelleşme eğilimi ve yavanlaşma var. Karşılıklı etkileşimin esas oldugu internette, kullanıcı artık elinde uzaktan kumandası olan bir TV seyircisine dönüşüyor gibi. Bir, iki, üç, ya da herneyse sayıda kanal var ve kullanıcı, ya da izleyici diyelim isterseniz, bir tanesini seçiyor. Sıkılırsa diğerine geçiyor, vb.

Tekelleşme eğilimi, tıpkı TV yayıncılığında olduğu gibi önce kanal sayısını artırıyor ama çok kısa bir sürede kanalların içeriği hızla birbirine yaklaşıyor: çok kanal var; ama hepsinde de aynı şeyi izliyorsunuz. Kişisel olarak TV izlemeyi çoktan bıraktım. Herhalde haftada bir saat veya daha az TV seyrediyorum.

İnternetteki TV kanallarından bir kaç örnek vermek gerekirse myspace, facebook ve youtube'u (bunlar arasında en begendiğim bu) sayabilirim. Aslında her üçünün de yanlış bir tarafı yok (bunu tekrar vurgulamak isterim) fakat çok önemli bir işlev yerine getiriyorlar: kullanıcı alışkanlıklarını değiştirmek. Içerik yaratan, arayan ve bulan kullanıcı yerine, içerik bekleyen ve seyreden kullanıcılar. Dolayısıyla etkiye açık kitleler. Bu kanalların rekor düzeyde bedellerle satılması sermayenin de bunun kokusunu aldığının açık bir göstergesi.

İkinci önemli noktaysa, youtube hariç, diğerlerinin kullanıcıyı gerçek kimliğini kullanmaya teşvik etmesi. Internette anonim olmanın, yani kimliğinizi gizleyebilmenizin çok önemli oldugunu düşünüyorum (bu konuyla ilgili ayrıca bir kaç makale çevireceğim). Kişilerin gerçek kimliklerinin ayan beyan ortada olduğu bu kanallarda, er veya geç bir iki skandal patlak verecek. Bu gelişmenin ifade özgürlüğünü ne şekilde olursa olsun kısıtlamak isteyenlere kuvvetli bir koz vereceği kanısındayım. Cocukları korumak, tacizi engellemek, müstehcenliği yok etmek, içi boş kutsal değerlere saldırıyı önlemek vs. adına kısıtlamalar, bu kez seyirci kullanıcıların da desteğiyle birbiri peşisıra artırılacak.

Sınırlı sayıda da olsa, bazılarınızın, zamanla bundan sıkılıp, tıpkı benim TV seyretmekten sıkıldığım gibi, alternatif kanallar arayacağınızı umuyorum. Bu bağlamda, nitelikli ve bağımsız içerik isteyenler için bundan sonra bazı konulara daha fazla ağırlık ya da öncelik vereceğim. Bunlar:
  1. Arama motorlarının kullanılması. Su an icin arama motorlarının en iyisi olan Google bile Internetin ancak üçte birini tarayabiliyor. Yani üçte ikisinde ne olduğunu bilmiyoruz ve muhtemelen bilemeyeceğiz. Ama bilinen üçte birinde de aradığımızı bulabilmeliyiz diye düşünüyorum. Bu konuda temel başvuru kaynağım Fravia olacak. Ingilizce bilenlerinizin beni beklemeden göz atmalarında fayda var.
  2. Anonimlik. Kimliğinizi gizlemenin önemi, ifade özgürlüğüyle olan ilişkisi ve yöntemleriyle ilgili yazılar.
  3. Sansür. Bu konuda bir iki ufak şey yazmıştım. Sansürün nedenleri, kullandığı savlar, aşılmasının yöntemleri hakkında yazılar.
Eris sizinle olsun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Cadılar Tanrıçası Aradia

Gezegen Simgeleri