Hollywood Filmlerinde Fizik Kurallarının Çiğnenmesi
UCF'den araştırmacılar C.J. Efthimiou ve R.A. Llewellyn Hollywood Gişe Filmleri: Sınırsız Eğlence, Azalan Bilimsellik adlı makalelerinde (ing.) çok seyredilen macera ve bilimkurgu filmlerindeki bazı sahneleri inceliyor ve eğlence için fizik kurallarının nasıl çiğnenip bilimsel cehalete katkıda bulunulduğunu irdeliyorlar.
Yazarların vardığı sonuç şu:
Varılan sonuca katılmamak imkansız da olsa, gişe filmlerinin bilimsel cehaleti zaten olandan daha fazla artırdığı kanısında değilim. Üç aşağı beş yukarı toplumun makul düşünebilen önemli bir kesimi filmlerin gerçek değil eğlence olduğunun farkında. Sorun bunun eğlence olduğunu ve gerçek olmadığını bilmelerine rağmen bazı şeylere, ya da hangi şeylere nasıl inanabildiklerinde. Örneğin kırılan fizik kuralı Süpermen dünyanın çevresinde dönüp, zamanda geriye giderek sevgilisi Lois Lane'i ölmekten kurtarması olduğunda buna inanmıyoruz, ama 'Hız Tuzağı' (Speed) filmindeki otobüsün, saatte 100 km hızla giderek, köprünün tamamlanmamış olan kısmındaki 15 metrelik boşluğu aşabileceğine olabilir gözüyle bakıyoruz (iki örnek de yazarlarca makalede ele alınmış). İnanıyoruz diyorum çünkü saatte 100 km ile değil, 300 km hızla gidilse çoğu insana bu makul gelecek (500 km hızla da gitseniz, açısal hızınız aynı kaldıktan sonra farketmeyecek. Hızınıza bağlı olarak, yere doğru bir parabol çizeceksiniz). İnanıyoruz diyorum çünkü yılda kimbilir kaç kez freni patladıktan sonra bir eve giren kamyona tanık oluyoruz. Frenin patlaması değil, patlamaması bir istisna ama biz patlamasını talihsizlik olarak değerlendiriyoruz.
Diğer yandan, bu filmler sayesinde fiziğe, kimyaya, bilgisayara, vs ilgi duyup, mesleklerinde önemli yerlere gelmiş insanlar da çok. Yazarların da bahsettiği gibi, bence en güzel yöntem, ders konularının bu filmlerden (diziler veya kitaplardan) seçilerek hazırlanması. Bunun, hem dersleri daha zevkli hale getireceği, hem de bilimsel cehaleti azaltacağı kanısındayım.
Velhasıl, ne filmlerden vazgeçelim, ne de eleştirel düşünceden.
Yazarların vardığı sonuç şu:
Hollywood, toplumu olumsuz sonuçlar doğurabilecek bilim dışı tutum ve davranışlara özendirmekle kalmayıp yaratıyor da. Bu, herkese eleştirel düşünmenin öğretilmesi ve temel bilimsel düşünme yöntemlerinin edindirilmesi için başlı başına bir sebep.
Varılan sonuca katılmamak imkansız da olsa, gişe filmlerinin bilimsel cehaleti zaten olandan daha fazla artırdığı kanısında değilim. Üç aşağı beş yukarı toplumun makul düşünebilen önemli bir kesimi filmlerin gerçek değil eğlence olduğunun farkında. Sorun bunun eğlence olduğunu ve gerçek olmadığını bilmelerine rağmen bazı şeylere, ya da hangi şeylere nasıl inanabildiklerinde. Örneğin kırılan fizik kuralı Süpermen dünyanın çevresinde dönüp, zamanda geriye giderek sevgilisi Lois Lane'i ölmekten kurtarması olduğunda buna inanmıyoruz, ama 'Hız Tuzağı' (Speed) filmindeki otobüsün, saatte 100 km hızla giderek, köprünün tamamlanmamış olan kısmındaki 15 metrelik boşluğu aşabileceğine olabilir gözüyle bakıyoruz (iki örnek de yazarlarca makalede ele alınmış). İnanıyoruz diyorum çünkü saatte 100 km ile değil, 300 km hızla gidilse çoğu insana bu makul gelecek (500 km hızla da gitseniz, açısal hızınız aynı kaldıktan sonra farketmeyecek. Hızınıza bağlı olarak, yere doğru bir parabol çizeceksiniz). İnanıyoruz diyorum çünkü yılda kimbilir kaç kez freni patladıktan sonra bir eve giren kamyona tanık oluyoruz. Frenin patlaması değil, patlamaması bir istisna ama biz patlamasını talihsizlik olarak değerlendiriyoruz.
Diğer yandan, bu filmler sayesinde fiziğe, kimyaya, bilgisayara, vs ilgi duyup, mesleklerinde önemli yerlere gelmiş insanlar da çok. Yazarların da bahsettiği gibi, bence en güzel yöntem, ders konularının bu filmlerden (diziler veya kitaplardan) seçilerek hazırlanması. Bunun, hem dersleri daha zevkli hale getireceği, hem de bilimsel cehaleti azaltacağı kanısındayım.
Velhasıl, ne filmlerden vazgeçelim, ne de eleştirel düşünceden.
Yorumlar
Yorum Gönder