Hepçilingirler: Dilin Zamana Dokuduğu
Dilin Zamana Dokuduğu, usta yazar Feyza Hepçilingirler’in Türkçe Günlükleri adıyla sürdürdüğü, söyleşi tadında, canlı gözlemlerle bezenmiş, gülümsemeyi unutmayan denemelerinden oluşuyor. Yazıldığı günle sınırlı kalmayan bu denemeler, Türkçe ile kurduğu ilişkiyi taze tutmaya çalışanların her zaman başvuracakları bir kaynak.
Dili yalnızca bir iletişim aracı değil, bir yaşam alanı olarak ele alanların, yazılarını dikkatle izlediği Hepçilingirler, Türkçenin tadını, zenginliğini yitirmemesi için emek veren yazarlarımızın başında geliyor.
Gerçekten de söyleşi tadında yazılmış olmasına rağmen, ben kolay okuyamadım. Yaklaşık on sayfada bir beni derin düşüncelere sevkeden bir yazı mutlaka oldu. Hatta, yer yer hüzünlendim. Neden mi? Dün internette, tesadüfen başka bir günceyi okuyordum. Kısmen aktarıyorum:
Yazanın genç birisi olduğuna kuşku yok. Ben de genç olmuştum ama hayatımda bu çeşit bir Türkçeyi yazarken kullanmadım. “Off yaa, amaan, refreş, gitçez” gibi daha başka yerlerde okumak ve anlamaya çalışmak zorunda kaldığım şeyleri ise buraya yazmak çok ağrıma gideceği için başka sefere diyorum. Onun yerine size kitaptan çok kısa bir bölümle veda edeyim:
Dili yalnızca bir iletişim aracı değil, bir yaşam alanı olarak ele alanların, yazılarını dikkatle izlediği Hepçilingirler, Türkçenin tadını, zenginliğini yitirmemesi için emek veren yazarlarımızın başında geliyor.
Gerçekten de söyleşi tadında yazılmış olmasına rağmen, ben kolay okuyamadım. Yaklaşık on sayfada bir beni derin düşüncelere sevkeden bir yazı mutlaka oldu. Hatta, yer yer hüzünlendim. Neden mi? Dün internette, tesadüfen başka bir günceyi okuyordum. Kısmen aktarıyorum:
Ama blogumu açmıcam.Ne kadar inat ederseniz edin.Blogum bi daha açılmayacak.Blogumu kaç kere kapattım ama size inandım.bir dahaKötü yorum yazmayacağınızı düşünmüştüm.
Yazanın genç birisi olduğuna kuşku yok. Ben de genç olmuştum ama hayatımda bu çeşit bir Türkçeyi yazarken kullanmadım. “Off yaa, amaan, refreş, gitçez” gibi daha başka yerlerde okumak ve anlamaya çalışmak zorunda kaldığım şeyleri ise buraya yazmak çok ağrıma gideceği için başka sefere diyorum. Onun yerine size kitaptan çok kısa bir bölümle veda edeyim:
26 Aralık Pazartesi
“Teknolojinin Türkçesi” diye reklam yapıyor Vestel. Sonra da “ti-ef-ti, el-si-di” diye okuyor kısaltmaları. Böyle mi oluyormuş teknolojinin Türkçesi?
Yorumlar
Yorum Gönder