Herkese Basın Özgürlüğü
John Walker’ın Digital Imprimatur makalesinde belirttiğim gibi, makalenin bütünlüğünü bozmamak için, bazı noktalar hakkındaki düşüncelerimi burada açmaya, açıklamaya çalışacağım.
İnternet öncesi, vatandaşın fikrini kahve köşeleri dışında açıklama, yayma şansı olmadığından, basının özgürce bulduklarını, araştırdıklarını yazabilmesi için basın mensuplarına bazı ayrıcalıklar tanınmıştı. Burada ayrıcalık sözcüğüne özellikle vurgu yapmak istiyorum: Yani, sizin ve benim, düşüncelerimizi yayarken bu korumaya sahip olmamamız yönetici sınıflar için önemliydi. Kısıtlı sayıda insana tanınan bu sözde ayrıcalık, bu olguyu büyük bir demokratik hak gibi gösterirken, asıl amacı gizliyordu. Diğer bir deyişle, ayrıcalığın kısıtlı olması, denetimine de olanak sağlıyordu. Sizinse fikirlerinizi yaymanız çok da tehlikeli değildi, zira yönetici sınıfların tek yapması gereken sizi umursamamak, hatta, bakın ne güzel, her istediğinizi söyleyebiliyorsunuz demekti; zira umursanmamaniz, söylediklerinizin olabildiğince az kişiye ulaşmasının da teminatı olacaktı.
Ayrıca belirtmek gerkekir ki, ayrıcalık diye anlattığımız şey, dünyanın bir çok ülkesinde (buna kısmen Türkiye de dahil) tersyüz edilip zaten kısıtlamaya dönüşmüş durumda. Bu ülkelerde, basın yasaları bir haklar manzumesi olmaktan çok, basının neleri yapamayacağını söylüyor. Bu basın organlarının azlığı da bunun denetimini olanaklı kılıyor. Bu trajik olgu, yasalarda önce basının “4. güç” (site isminin nasıl konduğu hakkında umarım bir fikriniz, sezgisel de olsa olmuştur) olduğu, halkın haberleşme ve haberalma hakkının kutsal olduğu belirtildikten sonra, sessizce geri alınıyor. Walker için (gelişmiş bir ülkede yaşadığı için) ayrıcalık olan şey, bizimki gibi az gelişmiş ülkelerde de ayrıcalık, ama önünde matematiksel bir eksi (-) işareti var. Ayrıcalık sözcüğünü okurken bu işaretin dünyanın bir çok bölgesinde eksi olduğunu unutmayın. Bu ayrıcalığı fikir ve düşünceyi yayabilme olanağı olarak da düşünebilirsiniz.
Walker’in anlatmak istediği, internetin bu ayrıcalığı bütün düşünen, araştıran ve bunu yazacak kadar bilgisayardan anlayan tüm insanlara, hiç bir denetim olmaksızın geri vermesiydi. Belki farkındasınız, 4. Göz bir gazete, dergi, veya TV değil; ama burada, tam bu anda, yaptığımız, fikirlerimizi, düşüncelerimizi paylaşmak (yaymak). Dün basın özgürlüğünü böyle düşünmemiş olabilirsiniz ama şimdi, bu yazıyı okurken, artık farklı düşünüyorsuz (ille de bizim gibi düşünmeniz şart değil).
Simdi soru şu: basın yani ifade özgürlüğü bir hak mı, yoksa ayrıcalık mı? Su anki sistem bunun bir ayrıcalık olduğunu iddia ediyor çünkü denetlemek istiyor (Son bir ayda kaç kişinin “satılmış basın” diye bağırdını hatırlayın). Internet, basın özgürlüğünü, doğrudan ifade özgürlüğüne çeviriyor ve bunun için size gerekli ortamı ve araçları, ister kullanın, ister kullanmayın, veriyor. Bu dünya tarihinde ilk defa olan bir şey. Bugüne dek fikirlerinizi yakın bir iki arkadaşınız dışında kimseye anlatma şansınız yoktu; şimdi var.
Ikinci soru ise şu: Bu hakkı iade edecek misiniz? Çünkü geri alınacak. Walker’in, bizim de katıldığımız, iddiasi bu; ve sizi bu hakkı geri vermemeniz icin uyarıyor(uz).
Yazının ilerleyen bölümlerinde bunun nasıl olacağını, bunu yaparken hangi savların, (üstelik bunun sizin, çocuklarınız vs için olduğu), nasıl ve ne şekilde egemen güçler tarafından kullanılacağı anlatılacak. Gerisi size (bize) kalmış.
İnternet öncesi, vatandaşın fikrini kahve köşeleri dışında açıklama, yayma şansı olmadığından, basının özgürce bulduklarını, araştırdıklarını yazabilmesi için basın mensuplarına bazı ayrıcalıklar tanınmıştı. Burada ayrıcalık sözcüğüne özellikle vurgu yapmak istiyorum: Yani, sizin ve benim, düşüncelerimizi yayarken bu korumaya sahip olmamamız yönetici sınıflar için önemliydi. Kısıtlı sayıda insana tanınan bu sözde ayrıcalık, bu olguyu büyük bir demokratik hak gibi gösterirken, asıl amacı gizliyordu. Diğer bir deyişle, ayrıcalığın kısıtlı olması, denetimine de olanak sağlıyordu. Sizinse fikirlerinizi yaymanız çok da tehlikeli değildi, zira yönetici sınıfların tek yapması gereken sizi umursamamak, hatta, bakın ne güzel, her istediğinizi söyleyebiliyorsunuz demekti; zira umursanmamaniz, söylediklerinizin olabildiğince az kişiye ulaşmasının da teminatı olacaktı.
Ayrıca belirtmek gerkekir ki, ayrıcalık diye anlattığımız şey, dünyanın bir çok ülkesinde (buna kısmen Türkiye de dahil) tersyüz edilip zaten kısıtlamaya dönüşmüş durumda. Bu ülkelerde, basın yasaları bir haklar manzumesi olmaktan çok, basının neleri yapamayacağını söylüyor. Bu basın organlarının azlığı da bunun denetimini olanaklı kılıyor. Bu trajik olgu, yasalarda önce basının “4. güç” (site isminin nasıl konduğu hakkında umarım bir fikriniz, sezgisel de olsa olmuştur) olduğu, halkın haberleşme ve haberalma hakkının kutsal olduğu belirtildikten sonra, sessizce geri alınıyor. Walker için (gelişmiş bir ülkede yaşadığı için) ayrıcalık olan şey, bizimki gibi az gelişmiş ülkelerde de ayrıcalık, ama önünde matematiksel bir eksi (-) işareti var. Ayrıcalık sözcüğünü okurken bu işaretin dünyanın bir çok bölgesinde eksi olduğunu unutmayın. Bu ayrıcalığı fikir ve düşünceyi yayabilme olanağı olarak da düşünebilirsiniz.
Walker’in anlatmak istediği, internetin bu ayrıcalığı bütün düşünen, araştıran ve bunu yazacak kadar bilgisayardan anlayan tüm insanlara, hiç bir denetim olmaksızın geri vermesiydi. Belki farkındasınız, 4. Göz bir gazete, dergi, veya TV değil; ama burada, tam bu anda, yaptığımız, fikirlerimizi, düşüncelerimizi paylaşmak (yaymak). Dün basın özgürlüğünü böyle düşünmemiş olabilirsiniz ama şimdi, bu yazıyı okurken, artık farklı düşünüyorsuz (ille de bizim gibi düşünmeniz şart değil).
Simdi soru şu: basın yani ifade özgürlüğü bir hak mı, yoksa ayrıcalık mı? Su anki sistem bunun bir ayrıcalık olduğunu iddia ediyor çünkü denetlemek istiyor (Son bir ayda kaç kişinin “satılmış basın” diye bağırdını hatırlayın). Internet, basın özgürlüğünü, doğrudan ifade özgürlüğüne çeviriyor ve bunun için size gerekli ortamı ve araçları, ister kullanın, ister kullanmayın, veriyor. Bu dünya tarihinde ilk defa olan bir şey. Bugüne dek fikirlerinizi yakın bir iki arkadaşınız dışında kimseye anlatma şansınız yoktu; şimdi var.
Ikinci soru ise şu: Bu hakkı iade edecek misiniz? Çünkü geri alınacak. Walker’in, bizim de katıldığımız, iddiasi bu; ve sizi bu hakkı geri vermemeniz icin uyarıyor(uz).
Yazının ilerleyen bölümlerinde bunun nasıl olacağını, bunu yaparken hangi savların, (üstelik bunun sizin, çocuklarınız vs için olduğu), nasıl ve ne şekilde egemen güçler tarafından kullanılacağı anlatılacak. Gerisi size (bize) kalmış.
Yorumlar
Yorum Gönder