Exegesis

Kökü Yunanca “dışarı çıkarmak”tan gelen exegesis, konusunda önde gelen metinleri, özellikle kutsal olanları, Incil, Kur’an, Talmud, vb gibi, yoğun ve eleştirel bir şekilde yorumlamak anlamına geliyor (Bakın: meal ve tefsir). Felsefi ve hukuki metinleri açıklama, tarif veya izah etmekte de kullanılıyor. 4. Göz’de biz bu tekniği, propagandayı etkisizleştirip gerçeğe ulaşmak için kullanacağız.

Görsel ve işitsel iletişim araçlarının icat edilmesiyle birlikte, siyasetçiler, reklamcılar, hükümetler ve şirketler (özellikle çok uluslu olanlar) yepyeni bir olguyu keşfetmekte gecikmediler. Artık metin veya yazı yoktu ve kitlelere aktarılan mesajların exegesis yoluyla, yani yoğun ve eleştirel şekilde yorumlanması zorlaşacaktı. Bir televizyon ekranının karşısına oturmuş insana, çok kısa sürede, gerek bilincine, gerekse bilinçaltina, seyredeni belirli bir şekilde düşündürecek, davrandıracak, onaylatacak veya reddettirecek, keza satın aldıracak, hatta olanı attırıp, daha yenisini aldıracak mesajlar vermek mümkündü. Bu, siyasette propaganda için, ekonomide ise reklam için eşi görülmemiş bir fırsat oluşturdu. Universiteler konuyla ilgili binlerce araştırma yapıp, makaleler yazdılar; hükümetler bunun için özel birimler kurdu; reklam şirketleri nar taneleri gibi çoğaldı.

Bu olgunun uzun vadeli ikinci etkisiyse, televizyon seyrederek / radyo dinleyerek, bir nevi aptallaştırılmış insanların, okumaktan/yazıdan uzaklaşması, özetlerle, başlıklarla yetinmesi, okuduğunu sorgulamaktan vazgeçmesi, hatta okuduğunu anlayamamasıyla ortaya çıktı. Artık insanlar kolayca etki altında bırakilabilirdi. Para ve güç, kitle iletişim araçlarına odaklandı; çeşitlilik azaldı ve medyada bir nevi tekelleşmeye doğru tamgaz ilerlemeye başladık. Artık her grubun, bir kaç gazete, bir kaç radyo ve bir televizyonu var; ve habercilikten kar etmek pek umurlarında da değil.

Dilerseniz yazının olmadığı veya etkisizleştirildiği, sorgulama ve eleştirel düşünebilme yeteneğimizin azaldığı bir ortamda bu nasıl işliyor, bir iki örnek verelim:

Savunma Bakanlığı - Böyle bir bakanlık tarih boyunca olmadı. Ikinci Dünya Savaşı ertesinde, hala (bugün bile) aynı adreste olan, aynı binayı kullanan, yöneticileri ve personeli aynı şekilde seçilip eğitilen Savaş bakanlıklarının adı Savunma olarak değiştirildi. Artık savaş itici geliyordu. Ozde, bu bakanlıkların hepsinin işlevleri hala aynıdır ve Kore’de, Afganistan’da, Panama’da, Irak’ta savunma yapmaktadırlar.

Tatbikat ve operasyon adları - Kime karşı yapıldığı ve propagandacının arzusuna göre değişmektedir. Orneğin SSCB’nin yıkılmasından önce NATO tatbikatlarında şuna benzer isimler görürüz: Caydırıcı Güç, Tokmak, Cekiç, vs (Başınızı kaldırırsanız ezeriz). Irak savaşında ise sanki ortada aslında bir savaş yokmuş, insanlar ölmüyormuş izlenimi uyandıran şu tip isimler vardır: Col tilkisi, çöl fırtınası, faresi, vb. Kullanılan füze ve roket adları ise daha da anlamlıdır: Patriot (vatansever), Peace Keeper (barışı koruyan), Daisy Cutter (papatya toplayan), Cruise (deniz gezintisi). Bu sözcükleri dinleyen insanin bir savaş olduğuna ve insanların öldüğüne inanması gerçekten güç olmaktadır.

İmtiyazlı ortak - Bu da AB’nin Türkiye için önerdiği daha iyi, daha üstün, daha prestijli model. Hükümetimiz ise, imtiyaza gerek olmadığını, sade bir üyelikle yetineceğimizi beyan etmektedir. Gülmeyin! Sözcükler öyle diyor. Imtiyaz, ayrıcalık ve güç, ortak da üye’den, hepinizin bildiği gibi, daha üstündür. Dolayısıyla, Türkiye’ye basit ve sıradan bir üyelik yerine, daha iyi bir şey önerilmektedir: ikinci sınıf sığıntılık! Imtiyaz ve ortak sözcüklerinin yeni anlamı budur. Ama AB bunu önerirken bu imtiyazlı ortaklığı isteyenler ilerici, girilmemesini isteyenler gericidir

Irak’taki istikrar - Bu da ABD Savunma Bakanı Condi’ nin yeni incisi. Türkiye’nin Irak’a müdahalesinin istikrarı bozacağını söylemiş. Simdi, istikrarın ne demek olduğunu sözlükten bakmayı size ders olarak bırakıp (bir sözlük edindiniz, değil mi?), bu istikrara bir göz atıyoruz ve anlıyoruz ki istikrar, günde ortalama 300 kişinin bombalarla veya taranarak, ya da hem bombalanarak, hem de taranarak ölmesine deniyor. Bu, ideal bir durum ve devamı arzulanıyor.

Hımmm, buraya kadar okuduğunuza göre sizden umut var. Belki de internet’in, herkesin herşeyi yazabileceği, yayabileceği bir ortamın, bazılarınca neden bu kadar tehlikeli bulunduğunu anlamaya başladınız.

Küçük bir ev ödevi de verelim:

esnek işgücü
fikri mülkiyet

Bu sözcük gruplarından ilginizi çekeni bir arama motorunda arayın ve bulduğunuz yazılarda arkadaşlar ne demek istiyor, anlamaya çalışın.
Ödünç aldığımız bir kaç örnek için Fravia'ya sonsuz teşekkürler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Papağan Totemi

Gezegen Simgeleri

Tanrıça Asteria